Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şaziment Küskü

Şaziment Küskü
@edebiyat_tutku
Yazar~Çizer~Okur Ömrümün musikisi kalbim.. Yeşile Düştüm
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
178 okur puanı
Ocak 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Ne korkunç şeydir koca dünyada senden başka kimsenin olmaması... Bu dünyada herkesin olup da senin olmaman bile bu kadar korkunç değildir; çünkü sen olmayınca olmadığını da bilmezsin.
Reklam
Bir insanın yaşamakta olduğunu salt kendisinin bilmesi yetmez; insan tek başına değil ki... Bir insanın bu dünyada var olduğunu, yaşadığını başka insanların da bilmesi gerekir ve bunu nice çok insan bilirse o insan o denli daha çok vardır. Herkesin var olma nedeni başka başka...
Her insan bu dünyada var olduğunu kendine göre bir yol bulup başkalarına kanıtlamak zorundadır. Yoksa anlamı kalmayan yaşam bir saçmalık olur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
En büyük mutluluk, insanın sevdiği işi yapmasıdır. Oysa insanların çoğunluğu, nerdeyse hepsi sevmediği işi yapıyor.
Reklam
Yalnızlığımı bölüşmek istemiyordum, hele böyle biriyle...
Yabancısı olduğum büyük kentlerde kendimi kalabalığın akışına bırakıp yitirmeyi seviyorum.
Çünkü kolalı insanlar, kolalı masa örtüleri, kolalı konuşmalar değil, buruşuk insanlar, buruşuk masa örtüleri, buruşuk konuşmalar arasında salt kendimle baş başa kalmak istiyordum.
Yabancı bir kentte insanın yalnızlığı daha bir katmerleniyor. Yalnızlıktan, içinde bulunduğum hava sanki yoğunlaşıp agdalandı ve ben bu ağda içinde zorlukla kımıldıyordum.
Kimsenin görmediği suç, suç değildir diye düşündüğümüz için romanımızda bir Raskolnikov yoktur ve olmayacaktır da... Çünkü suçunu itiraf eden ve işlediği suçun bedeli olarak acı çekme ihtiyacı içinde olan Raskolnikov, bizim düşüncemize göre "enayi" sıfatını hak eder. Böyle bir ahlaki iklimde ise "Hepimiz katiliz!" diye pankart da açılması, katillerin yüceltilmesi olağandır.
Reklam
Türk toplumunun Tanrı Janus gibi iki yüzü var. Biri Batı'ya biri Doğu'ya dönük. Biz hem ikisiyiz hem de hiçbiri. Bu iki güçlü yüz arasında kendi yüzümüz gittikçe silikleşiyor.
Son yıllarda gittikçe güçlenen bir duyguyla " başarılı olmak" denilen soyut virüsü reddediyorum. Daha çok ün, daha çok para, başka insanlar üzerinde daha çok otorite, daha çok şu, daha çok bu... Peki, bütün bunlar neye yarıyor? İnsanın derinliği mi artıyor, duyguları ve dünyayla uyumu mu gelişiyor? Hiçbiri olmuyor bunların! Soyut bir şan, şeref, para, iktidar dünyasının pırıltısı yüzünden hastalanıyor insanlar. Dilleri dolaşıyor, dişleri kilitleniyor. Birbirlerinden nefret ediyorlar. Kıskançlık krizleri geçiriyorlar. Gençlikten sonra ve yaşlılıktan önceki kısasık süreyi bir cehennem içinde geçiriyorlar. Oysa hiçbir "başarı" küçük bir kız çocuğunun gülüşündeki mutluluğu yaratamaz. Hiçbir ün, baharın ilk günlerinde omzunuzu ısıtan güneş kadar değerli değildir. Bir insanı sevmenin derinliği, hiçbir iktidarla kıyaslanamaz. Mutluluk, insanın kendi yaşamında... Küçük görülen, horlanan insanı ilişkilerinde ve doğayla uyumunda. Başarı isteyen, iktidar için çırpınan, şöhret için aklını oynatan insanlar... Buyurun devam edin. Aynı trende yolculuk etmiyoruz.
Bazen insanın gerçekten içi yoruluyor. Bunca hoyratlık, bunca kan, bunca hunharlık, bunca yalan dolan, iftira, ruhlarımızda iz bırakmadan mı geçip gidiyor sanıyorsunuz? Sonunda sanata, şiire, müziğe, yani temiz okyanus dalgalarına, kirletilmemiş limanlara sığınmaktan başka çare yok.
907 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.