Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Edhem Eldem Hoca'dan yöntemsel açıdan ilginç bir yorum
Her şeyden önce müsebbip ile öncül aynı şey değildir. İlki, nedensellik ilişkisi gerektirir, oysa ikincisi sadece belirli bir olguyu ilk ortaya koymuş veya "icat" etmiş olmayı. Benim genellikle söylediğim Abdülhamid'in Osmanlı-Türk siyasi geleneğinde birkaç önemli olgunun öncüllüğünü yapmış olmasıdır. Bunlar kabaca: 1) Tanzimat'ın iyi kötü oluşturmaya çalıştığı hukuk devletini dağıtmak ve yerine kendi etrafında kümelenen keyfi ve otokratik nitelikte bir düzen kurmak; 2) Tanzimat'ın oluşturduğu - çok sorunlu da olsa- meşruti ve temsili idare şeklini bir anda kesip atmak ve otuz sene müddetle baskı altında tutmak; 3) Osmanlı İmparatorluğu’nun - gene kör topal da olsa- eşitlik kavramı üzerinden çokulusluluk denemesine son verip onun yerine Müslüman "millet-i hakime" üstünlüğüne dayalı bir sisteme dönmek; 4) bunu yaparken İslam'a dayalı bir ideolojiyi modern araçlarla yayarak imparatorluğun niteliğini bu yönde değiştirmek; (...) Bu(ve daha fazlası) olgularda Abdülhamid'in öncül bir rol oynamış olması kendinden sonra olanların müsebbibi, hele tek müsebbibi olmasını gerektirmez. (...) benim asıl vurgulamak istediğim nedensellik değil, öncüllük ve devamlılıktır. Abdülhamid'in derin devleti, devletin bekası kavramını, siyasallaşmış hukuku "icat" etmiş olması bunların sonraki dönemlerde veya bugün devam ediyor olmasını veya hortlamasın kaçınılmaz yapan bir şey değildir; ama Osmanlı ve Türk siyasi kültürünün repertuarında mevcut olduklarını ve dolayısıyla da olası hallerde gündeme gelebileceklerini gösteren bir tespittir.
Sayfa 24 - Edhem EldemKitabı okudu