“Aşırı duyarlılık bir pasaport değil, bir tuzaktır. Bunu hemen fark etmezsin, ilk yıllarda bu niteliğin övgü toplar. Daha sonraları sorun olur. Yavaş yavaş çevrendekiler duyarlılığın bir armağan değil de kurtulunması gereken safra olduğunu fark ederler. Dünya, tilkiler, sırtlanlar ve dirsek darbeleriyle doludur. Sen yumuşak tüylü bir tavşansındır, asla ilerleme fırsatı bulamazsın. Bu yüzden bir günden ötekine her şey değişiverir. Çevreni saran, yalnızca ötekiler gibi olmayışından ötürü oluşan huzursuzluk ve gerginlik olur. Bu büyük tavşan mezarlığından yalnızca olağanüstü bir şeyler yapmayı bilenler sıyrılır.”
Yaşamları hakkında kesin bir düşüncesi olanları kıskanıyordum, onlar ellerinde kocaman bir şemsiyeyle doğmuşlardır. Yağmur, kar, dolu yağar, ama onlar hep korunaktadır, hatta güneş açınca bile kapatmazlar şemsiyelerini.
Eğer öğrenme ateşinin dayanılmaz keyfini yaşamışsak, her gün bir ufak şey öğretmesi için hayata yalvarmaya devam ederiz. Çünkü öğrendiğimiz en ufak şey, bilmediğimiz milyonları fark ettirerek yepyeni bir gün sunar bize.
İşte o zaman yatağımıza yattığımızda yaşadığımıza ya da bize yaşattıklarına kızgınlık değil minnet duyarız..