Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emine Nalbant

Emine Nalbant
@eeminee43
Öğretmen
Lisans
Kocaeli
5 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
“Sana fazla bir sey birakmayacagim... inandığımız şeyleri savunacağımız kadar hızla ellerimizi çırpmak için uzatmamız dışında. Zamanım geçti ve artık senin için zaman bilmediğim bir şey olacak. Nasıl yaşayacağını bilmiyordum. Yaşam karşısında çok küçük olduğunu unutma... Ama dağlar seni değiştirmeyecek ve sen dağlardan hoşlanacaksın ve duygularımıza karşı dürüst olacağız. “
Reklam
İçimde, hiçbir duygu yoktu, ne kurtuluş ne keder. Bu kurtulmayı da kederlenmeyi de bilmemekmiş. Sonradan düşününce bulunmuş bir düşünce de olabilir bu. Düşünmeye başlamak kederlenmeye de başlamakmış, bu nasıl ne vakit oldu, onu da bilemiyorum.
Sayfa 114 - İletişimKitabı okudu
Günlük hayatımız günlük değil de Ömürlük yaşanan bir yorgunluk ve kırıklık olarak akşamları üstümüze çöküyor, bir günü daha yuvarlamış olmak Daha ne kadar ve neler kaldığını bilmemekle manasız bir bitiriş olarak, yemediğim meyvenin soyulmuş kabuğu gibi önümde, yanımda duruyordu.
Sayfa 76 - İletişimKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Beni hiç anlamayacaktı. Olsun, varsın anlamasın. Anlasa beğenmezdi zaten kim anladığına bir kıymet vermiş ki, anlamak küçümsemektir biraz da. Buna da talip değilim. Üstelik daha açığı şu ki hem anlamayacak hem küçümseyecek, küçümseyebilmesi anlayabildiği zehabını ona verecekti.
Sayfa 47 - İletişimKitabı okudu
İnsan zaten dertli değildir, derdin kendisidir. İnsan öyle büyük bir derttir ki bu büyüklükte bir şeyin kendine sığacağını aklına getirmez de bunu dünyanın, hayatın derdi sayar. Hayat , o durgun kibirli suyunda kendisine bakan bu çirkin heyulaya bakıp bakıp “Bu herhalde benim. “ der. Bu dert de ona yeter.
Sayfa 88 - IletisimKitabı okudu
Reklam
“Meğer yıkık dökük evler ve insanlar varken buralar ne kadar mamurmuş Sadullah Efendi. Ne köhne bir zenginlikmiş, ne bulunmaz bir kaşane imiş Sadullah Efendi. O ne parlak ve ışıklı bir karanlıkmış da içindeki buna sebep ışığa uzanmazmış, biz bak Sadullah Efendi , bak Işıkta kör, karanlıkta topal, alacakaranlıkta korkak ve çekingen, ne tatsız ve çirkiniz değil mi Sadullah Efendi? Sen de bize bakıp da, bakabilip de bu bakışa dayanabilmene ah ediyor musun?”
Sayfa 64 - İletişimKitabı okudu
Dünya, üzerinde sürülen bir hayat ya da bu sürülmüş olanın İzinden gitme Serencamıydı. Gidilen yol ve sürülmüş yer ne kadar belli ise talibi o kadar çok, ama gerçek talibi ve tozutulup bozulmuş İzi bulup yeni İz meydana getirebilecek Olan da o kadar azdı. Bilinen yol bilinen yere çıkarmıyordu. Bilinen yola girmek aslında herhangi bir yolu ve keşfi önemsememekti. Bilinen yol, yola bile çıkmamak, evde oturmakta.
Sayfa 48 - İletişimKitabı okudu