Eğer Allah size yardım ederse, hiçbir kuvvet sizi yenemez. Fakat sizi yardımsız ve yüzüstü bırakırsa, O'ndan başka sizi kim kurtarabilir? O halde mü'minler, ancak Allah'a dayanıp güvensinler.
Ali İmran | 160
Ebruar kavramını veya Ebruarı bunların nasıl kimseler olduklarını el alacağız, konuşmaya çalışacağız Ebruar her ne kadar Türkçe'ye bir isim olarak geçmişse de aslında Arapça eril bir çoğul yani Ebruar iyiler demek Bu kekili bunun Ber veya Ber ayette geçtiği üzere Cenab-ı Hak Hz. Yahya için o Ber ile bir valideyhi Olem yakın Cebber'in
Herkesin bir putu vardır. Ne kadar yok dese de vardır. İşte nefs içimizde var olan bir puthane gibidir. Ne yanımız eksikse o yanımızdan saldırır ve eksik yanımızı put eder gönlümüze. Kiminin putu şöhrettir mesela, kiminin putu şehvet, kiminin putu paradır, kimin haset, kiminin putu evladıdır belki ya da hayattır. Bunlar nefsin bize sevdirdikleridir ve onun sevdiklerini Allah'ın sevdirdiklerinden çok sevmek, işte odur suç olan. Put Allah'a yönelmeye engel olan bir şeyse eğer o vakit bizi O'ndan uzaklaştıran her şey puttur. Yani biz putperest değiliz ama bilin ki hepimizin bir putu var.
Ebû Vâil diyor ki: Bir arkadaşımla Selmân’ın (r.a.) ziyâretine gittim. Bize bir miktar arpa ekmeği ile biraz da tuz getirdi. Arkadaşım “Şu tuzun yanında biraz da sağter (kekik gibi bir ot) olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân (r.a.) matarasını rehin vererek o otu aldı geldi. Yemeği bitirince arkadaşım, “Bize verdiği ni’mete kanaât ettiğimiz Allah Teâlâ’ya hamd ederiz” dedi. Selmân (r.a.): “Eğer kanaât etseydin, benim matara rehin olmazdı” buyurdu.
Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu:
"Biriniz yatağına yatacağı zaman elbisesinin bir ucuyla yatağını silksin. Çünkü yatağından ayrıldıktan sonra oraya hangi zararlının girdiğini bilemez. Sonra da şöyle desin:
بِاسْمِكَ رَبِّ وَضَعْتُ جَنْبِي وَبِكَ أَرْفَعُهُ إِنْ أَمْسَكْتَ نَفْسِي فَارْحَمْهَا وَإِنْ أَرْسَلْتَهَا فَاحْفَظْهَا بِمَا تَحْفَظُ بِهِ
Hâce Abdülhâlik İmam Sadreddin'den tefsir okurken,
"Rabbinize gönülden yalvarıp yakararak ve gizlice dua ediniz. Şüphesiz O, haddi aşanları sevmez" (A'raf 7/55)
âyetine geldiklerinde üstada şöyle bir soru yöneltir:
Bu gizliliğin hakikati ve gizli zikrin usulü nedir?
Eğer zakir açık zikir yapsa veya zikrederken âzaları hareket etse başkaları onu farkedecek, yok eğer gizli zikir yapsa, bu sefer de, "Şeytan, kanın âdemoğlunun damarlarında aktığı gibi akar" hadisi gereğince şeytan ona vakıf olmayacak mı?
İmam Sadreddin bu soruyu şöyle cevaplandırır:
"Bu ilm-i ledündür. Bunu öğrenmen için Allah Teâlâ dilerse seni dostlarından birine eriştirir. O da, gizli zikri sana öğretir."
Ebu Bekir'in (Radıyallâhu anhu) Halifeliği Üstlendikten Sonraki Konuşması
Ardından Ebu Bekir Allah'a layık olduğu şekilde hamd ve senadan sonra konuşarak şöyle dedi: Ey insanlar, sizin en hayırlınız olmadığım halde sizin iradenizle görevlendirildim. Eğer doğru davranırsam beni destekleyin, eğer yanlış davranırsam beni doğrultun. Sıdk güvenirliktir, yalan hıyanettir. Aranızda zayıf olan, Allah'ın izniyle hakkını kendisine verene kadar benim yanımda güçlüdür. Aranızda güçlü olan da zayıfın hakkını kendisinden Allah'ın izniyle alana kadar benim yanımda zayıftır. Bir toplulukta ahlaksızlık yayıldı mı, Allah onları belalarla kuşatır. Ben Allah'a ve Rasulüne itaat ettiğim sürece bana itaat edin, ben Allah'a ve Rasulüne asi olursan, bana itaat sorumluluğunuz olmadığını bilin. Haydi, şimdi namaza kalkın, Allah size rahmet etsin.
Eğer biz bu Uhudları, yani görünürde neticesi mağlubiyet olan imtihanları iyi yönetebilirsek, Allah'ın izni ve yardımıyla bunun arkasından zaferler gelecektir. Çünkü karanlığın en şiddetli olduğu anlar, aydınlığın müjdecisidir. Şu anda ümmet karanlıkta ve karanlığı yaşıyor; bu durumun üstesinden gelip karanlığı aydınlığa çevirebiliriz. Yeter ki Allah Resûlü'nün (s.a.v.) ve onun mübarek ellerinde yetişen sahâbenin yaptığı gibi yapabilelim... Sadece oturup ağlamayalım; olan bitenden dersler çıkarıp güzel bir değişimin, dönüşümün yaşanabilmesi için gerekli adımları atabilelim. Bunu yapabilirsek Allah'ın izniyle bütün mağlubiyetleri zafere de çevirebiliriz.
Şuurlu Müslüman aileler, Efendimiz'in (s.a.s): "Asıl iyilik Seninle ilişkisini kesmiş akrabaya yapılan iyiliktir." (Buhari) hadisi gereği kendileriyle bağlarını koparmış akrabalarına karşı da iyilikte bulunmaya gayret ederler. Bir adam: "Ya Rasulallah! Benim akrabalarım var. Ben kendilerini ziyaret ediyorum, onlar bana gelip gitmiyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara anlayışlı davranıyorum, onlarsa bana kaba davranıyorlar." dedi.
Efendimiz (s.a.s): "Eğer dediğin gibi isen, onlara sıcak kül yutturmuş oluyorsun. Sen böyle davrandıkça, Allah'ın yardımı seninledir." (Müslim) hadisi gereği, akrabaların- dan sürekli kötülük görseler dahi onlarla bağlarını kopar- mazlar.
Ancak akrabaları yoğun bir şuursuzluk virüsü, ciddi, bulaşıcı ve tedavi edilmesi güç bir ahlaksızlık mikrobu taşıyorlar- sa bu hastalıkların kendi ailelerine, eşlerine ve çocuklarına da bulaşmaması için onlarla ilişkilerine de muhakkak bir düzenleme getirirler. Bağları tamamen koparmadan "Akrabalarınıza bir selamla dahi olsa iyilik edeniz." hadisi gereği hiç olmazsa selam alıp verecek düzeyde ilişkilerini devam ettirirler.
Eğer Allah sana nefissiz bir ruh verseydi, elbette Allah'a itaat eder ve asla itaatsizlik etmezdin.Sana ruhsuz bir nefis verseydi, hiçbir zaman itaat etmez, hep isyan ederdin.O yüzden Allah sana gönül, ruh, nefis ve ihtiras vermiştir.