Coğrafya kaderdir.” diyor İbn-i Haldun. Doğru söylüyor. Acıya gark olmuş toprakların hikâyesi biter mi hiç? Bitmiyor...Haydar Karataş’ın hüzün dolu kitabı ile ilgili birkaç satır yazayım dediğim dakikalarda, İzmir’de, dipten gelen bir sarsıntı ile sallandık. Ardından iki sokak ötemizde tuzla buz olan binaları , çaresizce ağlayan insanları gördük.Siyasi görüşü, dili, dini ne olursa olsun “acı” değişmiyor. Bir anne, hep aynı dilde ağlıyor...
Politik faaliyetlerinden dolayı 19 yaşında tutuklanıp 10 yıl hapis yatan ve sonrasında ülkeyi terk eden yazar Haydar Karataş, 2003’ten bu yana İsviçre’de politik mülteci olarak yaşıyor. Yazar, üç bölümden ve on üç hikâyeden oluşan kitabında doğup büyüdüğü Haçeli köyüne ve Dersim’e dair hikâyelere halk ezgileri ve masallar eşliğinde yer veriyor. Yazar, yaşadığı topraklardaki Ermenilerin, Alevilerin Kürtlerin acılarını dillendiriyor. Sürgünleri, ölümleri, yıkımları ve giderek sessizleşen yaralı insanı içtenlikle anlatıyor kitabında. Golo Ostro Dağı da tüm olup biteni sesizce dinliyor...
“İnsanın acısı insanın gerçek yurdu.Acın nereye aitse oralısın, gerisi boş.”s.53
”Yaralar vardır hayatta, ruhu yavaş yavaş kemiren yaralar.”Sadık Hidayet, Kör Baykuş s.99
”Gürültü zamanında edilirse karşılığı vardır, sesizliğin de zamanı vardır.Ama unutma bütün fikirler, mutluluklar sesizlikte mayalanır.”s.113