maalesef doğayı da koruyamıyoruz...
Tabiatla savaşan kişi Allah'la da savaşır. Tabiata , yeşile dokunduğumuz anda el Hayy'ı, el Muid'i hissediyoruz, her şeyi kuşatanı ve her şeyi dirilteni hissediyoruz. Hayata nasıl anlam kattığını, her şeyi nasıl kuşattığını görebiliyoruz. Elimize bir taşı aldığımızda bilmiyoruz belki ama onun da kendine mahsus bir hayatı var, o da kendi dilinde Allah'ı zikrediyor, tespih ediyor.
Sayfa 48
Çok kalp buraya, ❥❥❥❥❥❥ fazla güzel çünkü :)
Kemal Sayar
Kemal Sayar
: İnsan yeryüzüne halife kılınmış ve yeryüzü ona emanet edilmiş. Biz bir emanet almışız. Dolayısıyla o emanete hiyanet etmeme, o emaneti bulduğumuzdan daha iyi bırakmaya gayret etmek mecburiyetindeyiz. Tabiat insanın emrine verilmiştir, madem onun kullanımına verilmiştir, intifa hakkı onundur, istediği gibi kullanır diyoruz. Oysa insan, yüz milyon canlı türünden sadece bir tanesi. Börtü böceğin, kuşun hakkı var. Cenab-ı Hak onları da bizi sevdiği gibi seviyor, onlar da bir himmet. Dolayısıyla bu iştah bize sirayet etmemeli, imkânlarımız nispetinde tabiatla hemahenk olmak zorundayız. Çünkü insan tabiatla, evrenle ahenk içinde olmazsa Allah'la ahenk içinde olmaz. Tabiata, yeşile dokunduğumuz anda el Hayy'ı, el Muid'i hissediyoruz, her şeyi kuşatanı ve her şeyi dirilteni hissediyoruz. Hayata nasıl anlam kattığını, her şeyi nasıl kuşattığını görebiliyoruz. Elimize bir taşı aldığımızda bilmiyoruz belki ama onun da kendine mahsus bir hayatı var, o da kendi dilinde Allah'ı zikrediyor, tespih ediyor.
Sayfa 48
Reklam
Bakıyoruz, İslam'ın çevreyle ilgili söylediklerine; insan yeryüzüne halife kılınmış ve yeryüzü ona emanet edilmiş. Biz bir emanet almışız. Dolayısıyla o emanete hiyanet etmeme, o emaneti bulduğumuzdan daha iyi bırakmaya gayret etmek mecburiyetindeyiz. Tabiat insanın emrine verilmiştir, madem onun kullanımına verilmiştir, intifa hakkı onundur, istediği gibi kullanır diyoruz. Oysa insan, yüz milyon canlı türünden sadece bir tanesi. Börtü böceğin, kuşun hakkı var. Cenab-ı Hak onları da bizi sevdiği gibi seviyor, onlar da bir himmet. Dolayısıyla bu iştah bize sirayet etmemeli, imkânlarımız nispetinde tabiatla hemahenk olmak zorundayız. Çünkü insan tabiatla, evrenle ahenk içinde olmazsa Allah'la ahenk içinde olmaz. Tabiata, yeşile dokunduğumuz anda el Hayy'ı, el Muid'i hissediyoruz, her şeyi kuşatanı ve her şeyi dirilteni hissediyoruz. Hayata nasıl anlam kattığını, her şeyi nasıl kuşattığını görebiliyoruz. Elimize bir taşı aldığımızda bilmiyoruz belki ama onun da kendine mahsus bir hayatı var, o da kendi dilinde Allah'ı zikrediyor, tespih ediyor.
Sayfa 47
"Semalarında arşı üstünde olan Allah'ı tesbih ederim. O zatı ile, isimleri, sıfatları ve fiilleri ile mahlukatından uzaktır, münezzehtir. Rabu'l alemin olan Allah'ın zatı yanında hakir sudan yaratılan mahlukun ne hakikati vardır? Topraktan yaratılan nerede? Rablerin Rabbi nerede? Bizatihî fakir nerede? Bizatihî zengin (ğanî) nerede? Vücudu dağılıp yok olanın vücudu nerede? Daima hayy ve ölmeyen Allah'ın vücudunun hakikati nerede?.."
İnsan Yayınları
O' ne derse o olur, vekilimiz HAYY bizim.. El çekse üstümüzden, halimize Vay bizim.. Hâlimiz ki âyandır, aczimizle malûlüz, Tesellimiz hep duâ, bir de demli ÇAY bizim!..
O, bir taraftan ağlıyor, bir taraftan da: "Ey Talha! Yıldız dolu şu semanın altında seni toprağa serili görmek bana çok ağır geldi." diyor, (İbn Kesir, el-Bidaye ve'n-Nihaye, c. 7, s. 242) eli ile Talha'nın yüzünde ve sakalında oluşan tozları temizliyordu. Birkaç kez bu cümleyi Hz. Ali tekrarladı ve sonra Hz. Hasan'a dönerek dedi ki: "Keşke baban, yirmi yıl önce ölseydi de bu günleri görmeseydi." (Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, c. 9, s. 150)
Reklam
Günler pazartesi olduğunda sabahın erken saatle rinde Efendimiz de bir iyileşme belirtisi ortaya çıktı. Herkes sevindi, Resûlullah sağlığına kavuştu diye herkes birbirine müjde verdi. Hz. Ebů Bekir, Efendimiz'in iyi halini görünce günlerdir gitmediği evine gitmek için izin istedi. Efendimiz de izin verdi. Hz. Ebû Bekir Sunh denen yerdeki
Alan sensin veren sensin kılan sen Ne verdinse odur dahi nemiz var Hakîkat üzere anlayıp bilen sen Ne verdinse odur dahî nemiz var Tutan el u ayak senden gelüpdür Gören göz u kulak senden gelüpdür Efendi dil dudak senden gelüpdür Ne verdinse odur dahî nemiz var Hudâyâ biz bu zâtı kanda bulduk Neye ef'âl sıfâtı kanda bulduk Fenâyı yâ sebâtı kanda bulduk Ne verdinse odur dahî nemiz var Bizim ahvâlimiz ey Hayy-u Kayyûm Cenâb-ı Pâkine hep cümle mâlûm Buyurdun oldu illa kaldı mâdûm Ne verdinse odur dahî nemiz var Hüdâyî'yi sen eriştir murâda Senindir çünkü hükm arz u semâda Efendi dahli yok ğayrın arada Ne verdinse odur dahî nemiz var Aziz Mahmud Hüdayi
Araplarla Hazarların uzun bir aradan sonra gerçekleşen son savaşı 8. yy. sonundadır. Hazar'a Museviliği kalıcı olarak yerleştiren Obadiye Kağan zamanında gerçekleşen bu olayın iki sebebi verilir. Birine göre, Harun Reşid'in güçlü adamı Fadl bin Yahya el-Bermeki bölgeye vali tayin edilince Derbent ötesindeki Hamzin Kalesi'ne saldırıp
Sayfa 156 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Bu hususta epey bir yol alıp mesafe kat etmiş olan Dr. İbrahim Kerim bazı hastalıklar için aşağıdaki tespit ettiği Esmâları tavsiye ediyor: Kemik Hastalığı İçin: El-Kaviyy Diz Hastalığı ve Ağrıları İçin: Er-Rauf Kalp Hastalığı İçin: En-Nûr Kalp Damarlarının Tıkanması: El-Vehhab Sinir Hastalığı: El-Muğnî Baş Ağrısı: El-Ğaniyy Guatr: El-Cebbâr Göz
Sayfa 59 - Hangi İsim, Hangi Derde Deva?Kitabı yarım bıraktı
Reklam
Davud (a.s.) gece çökünce Rabbine şöyle dua ederdi; " Allah'ım! gözler uyudu, yıldızlar battı. Sen Hayy ve Kayyum olansın. Benim günahlarımı bağışla."
► Allah.. O’ndan başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilah yoktur (Hayat sahibi ve varlığa hayat veren) El-Hayy (var olmak için hiçbir şeye muhtaç olmayan her şeyin varlığı kendisine bağlı olan) El-Kayyûm’dur(Âl-i İmran 2
Peygamber Efendimiz vefat ettiği sırada..
~•~ Hz. Ömer, kılıcını havaya kaldıracak: “Her kim Resûlullah’ın öldüğü­nü söylerse bu kılıçla başını koparırım. Hayır o ölmedi, Musa gibi Rabbi ile buluşmaya gitti. Bir daha gelecek ve tüm münafıkların başını koparacak” diyordu. Hz. Osman bir yere yığılıp kalmıştı. Üzüntüsünden onu bir tit­reme almış, iki üç kişi ancak teskin edebilmişti.
Sayfa 48
Yüce Allah, Kitab'ında Peygamber'in diliyle, zâtının "Hayy (diri, hayat sahibi) ve Kayyûm (yarattıklarının işini çeviren, her işleneni bilen)" olduğunu bize bildirmektedir. O'nun bütün yarattıklarının işlerine hâkim olması, kıyâm sıfatına sahip olduğunun göstergelerindendir: “Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile durması da O'nun (varlığının) delillerindendir." ]
573 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.