Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Elif Doğan

Elif Doğan
@elifcimdogan
Okumak özgürlüğe uçmaktır.
Aşk.. nefisleri kahreden, kalpleri esir eden bir zorbadır.
Reklam
-Çok mu seviyorsun onu -Sevgisiyle işkence çekiyorum farz edin.
Taşkınlık ve şiddetle bir şey halledemezsin. Şiddet, güç gösterisi değildir, unutma sabır da eylemsizlik değildir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İtibar gören her şey daima çoğalıyordu; yalan veya doğruluk, iyilik yahut fenalık..
Bu dinin belini kıran yarım âlimlerdir. Ne doğru dürüst âlimlerdir, ilme dayanarak fetva versinler; ne de cahilliğinin idrak ederler ki, bilmediklerini öğrensinler.
Reklam
İslam uleması, "bir müslüman kadın esir düştüğü zaman, tüm müslümanların üzerine o müslüman kadın kurtuluncaya kadar cihad farzı Ayn olur." diyerek bu hususta icma etmişlerdir.
Şair şöyle der: "Müslüman kadınlar bütün sınırlardan kaçırılırken, Müslümanların yaşantısı nasıl güzel olabilir? Allah için ve İslam hakkı için onları genç, ihtiyar savunmalıdır. Ey dinleyeni Basiret sahipleri nerede olurlarsa onlara seslen. Allah'ın çağrısına cevap verin, cevap!»
Tüm İslam alemleri 'ırzı savunmanın' farz olduğu konusunda ittifak etmişlerdir. Teslim olduğu taktirde tecavüze uğrayacağını bilen müslüman kadının teslim olması caiz değildir. Savaşmak ve öldürülünceye kadar direnmek zorundadır... Çünkü namusu müdafaa, canı müdafaadan daha önce gelir.
Bazıları şöyle diyebilirler: "Kardeşim, bunlar için tekniğe ve taktiğe ihtiyaç var. Önce güzelce silahlanmalıyız. Düşmanlarımızın sahip olduğu gibi bizler de tanklara, uçaklara, teknolojik imkân ve sanatlara sahip olmalıyız! İyi bilinsin ki, Rum'u ve Fars'ı yenenler tuzla kâfur otunu birbirinden ayırt edemeyen kimselerdi. Kisra'nın sarayına girdiklerinde beyaz kâfur buldular. Onu tutup bu ne yumuşak bir tuzmuş diyerek yemeklerine koyduklarında tuz tadı gelmeyince onun tuz olmadığını anlamışlardı. Oranın en zengin eşrafından Abdu'l-Mesih isimli birinin kızı esir alınmıştı. Yaşlı olan bu kız, kendisini esir alan askere, "Ey evladım! Benim yaşım oldukça ilerlemiş, gençliğim kaybolup gitmiştir. Sana istediğin kadar para vereyim ve beni bırak!" der. Asker de "Bin dirhem isterim." der. Kadın çıkarıp bin dirhemi verdikten sonra, "Neden daha fazla istemedin?" diye sorar. O da "Binden sonra sayı mı var?" der. O, en büyük sayının bin olduğunu sanıyor. İşte o zamanın süper devletlerini Rum'u ve Fars'ı bunlar fethetmiştir. Teknik, taktik ve teknolojisi olmayan insanlar!
Sayfa 102 - 2023 yeni baskı
Filistin'de 1948 yılında harp başladığında, Filistin cihadına katılmak için Yugoslavya'dan mücahidler gelmişti. Allah'a yemin ederim ki onlardan biri bana şunları anlattı: Binlerce yahudinin arasına tek başıma giriyordum. Üzerime kurşunlar yağmur gibi yağıyor, öyle ki sırtımdan ceketi düşürüyorlardı. Ona "Peki ne yapıyordun?" dedim (ve o gün onu doğrulamamış, ona inanmamıştım. Ta ki Afgan cihadında bunlara şahit oluncaya kadar). Yugoslavya'nın Bosna Hersek'inden olan Şeyh Abdurrahman şu cevabı verdi: "Ben, "Kulhuvallâhu Ahad, Kul euzu birabbi'l-felak ve kul euzu birabbi'n-nas sûrelerini, Âyete'l-kürsî ile birlikte okuyor ve 'Bis- millahillezi la yedurru mâ ismihi şeyun fi'l-ardi ve la fissemai ve huvessemîu'i-âlim'i okuyordum ve binlerce yahudi askerinin arasına giriyordum. Görevimi tamamladıktan sonra da hiçbir yara almadan geri dönüyordum."
Reklam
İnsan samimi olunca neler oluyor... İnsanların gözünde de aziz, inşallah aziz ve celil olan Allah'ın nezdinde de aziz oluyor, hiçbir şey kaybetmiyor. Bilakis kâfirlerin gözünde bile şeref kazanıyorsun.
Peki, Moğolların komünist Çin'de ve komünist Rusya'daki takipçileri o ülkelerde yaşayan müslümanlara ne yaptılar? Ne yapacaklar? İktidara geldiklerinden beri geçen çeyrek yüzyıl içinde 26 milyon müslümanı yok ettiler. Görüldüğü gibi her yıla yaklaşık 1 milyon müslüman düşüyor. Üstelik toplu kıyım uygulamaları hâlâ devam ediyor.
Peki, kendilerinin yoldan çıkmaları bizim de iman etmemiz sebebiyle bize kızan bu müşrikler, bizden ne zaman razı olurlar? Tabiî ki bizim imanımızı bırakmamız veya onların yoldan çıkmaktan vazgeçmeleriyle olur. Bunun ise gerçekleşmesi mümkün değildir. Zira onlar yoldan çıkmayı bı- rakırlarsa bunun anlamı müslüman olmuşlar demektir. Artık savaş biter. Şayet biz İslam'ı bırakacak olursak (neuzubillahi) müşrik oluruz. Bu ikisi de olmadığı takdirde savaş devam edecektir.
âyette buyuruyor ki: "Evet, Allah ve Rasûlü yanında onların nasıl bir antlaşması olabilir ki? Şayet onlar size galip gelecek olsalar ne akrabalık gözetirler, ne de verdikleri sözü..." Âyet-i kerimede geçen ve "verdikleri söz" diye tercüme edilen "zimmeten" kelimesi, bazı âlimler tarafından mealde de verildiği gibi antlaşma olarak izah edilmiş, müşriklerin muahedelerine bağlı kalmayacakları beyan edildiği zikredilmiştir. Öyle ki onlar zayıf olduklarında antlaşma yaparlar, güçlen- diklerinde ise müminlerin kökünü kurutmaya çalışırlar. Bir kısım âlimler ise buradaki "zimmet" kelimesinden maksadın; "çekinmek" olduğunu söylemişlerdir. Yani müşrikler sizi öldürmekten, kökünüzü kurutmaktan ve sizi imha etmekten çekinmezler, denildiği ifade edilmiştir
Tekrar âyete dönersek yüce Mevla'nın, "Müşriklerin Allah ve Rasûlü katında nasıl antlaşmaları olur ki?" buyurduğunu düşünürüz ve görürüz ki oradaki soru red mahiyetindedir. Yani artık müşriklerle antlaşma yapmanız için herhangi bir gerekçe kalmamıştır. Artık antlaşma işi bitmiştir. Çünkü Allah'ın dini zafere ulaşmış, ne müşriklerin ne de şirkin devamı için herhangi bir sebep kalmamıştır. Artık müşriklerle olan ilişkileri sona erdirin. Sonra onlara karşı savaşa girin
Sayfa 88
1.857 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.