Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Elvin Vera

Elvin Vera
@elvinvera
"Bir demet gökyüzü isterim şu dâr-ı dünyadan."
Sabitlenmiş gönderi
"Yola çıktıklarınızı, yolda bulduklarınızla değiştirmeyin!"
Reklam
213 syf.
·
Puan vermedi
·
23 günde okudu
Kafa Karıştıran Kelimeler
Kafa Karıştıran KelimelerRasim Özdenören
8.5/10 · 1.597 okunma
İlkellik denilen şey, gerçekte tabiata saygı, saflık, sadelik, samimilik demektir. Ancak Batı uygarlığı Rönesans'tan sonra tabiata saygısını, saffetini, sadeliğini kaybettiği için bir ayırım yapmak zorunda kalmış ve bugünkü durumunu eski duru-mundan ayırmak için eski haline ilkellik adını vermiştir. Yüzyıllardan beri ilkelliği horlayan Batı uygarlığı, küçüm-sediği her şeye ilkel demeyi reva görmektedir. Ona göre Çin uygarlığı ilkeldir. Hint ve İslâm uygarlığı ilkeldir. Afrikalı insanlar ilkeldir. Amerikalılar, bu kıtanın yerlileri olan Kızılderililere ilkel, daha kaba olarak vahşi der. Keza Afrikalı insanlar vahşi sayılır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Batılılar kendi uygarlıklarının dışında kalan her uygarlığa her türlü insan çabasına "ilkel" diyor.
Hümanizma barbarlığa karşı değil. Karşı olsa bile onu önlemeye güç yetiremez. Hümanizma, Hıristiyanlığa karşı verilen dinsizlik savaşının adıdır.
Reklam
Avrupalının anlayışında "köle" kelimesi, aslında İslam'ın öngördüğü kölelikten farklıdır. İslâm hukukunda köleye nasıl muamele edileceğine ilişkin kural öngörülmüşse de, kölelik kurumsal bir statü olarak belirlenmemiştir. Köleye efendisinin nasıl muamele edeceği kayıt altına alınmış ve kölenin özgür kılınması için önlemler geliştirilmiştir. Roma hukukunda ve Grek uygulamasında ise kölelik kurumsal bir statüdür. Batı uygarlığı, kendi dışındaki insana bakarken ona köle, yani eşya olarak bakmayı neredeyse bir "kafa sevk-i ta-bii"si haline getirmiştir.
Nitekim bir "dünya devleti" kurma idealinden bahseden düşünürlere bakıldığında, bunlar söz konusu devletin efendileri, yöneticileri, "ağaları" olarak Avrupa insanına merkezi bir yer verirken dünyanın öteki bölgelerinde yaşayan insanlara köle, kul, tebaa olarak bakar. Dünya devleti ya da evrensel devlet idealinden belki ilk kez sistemli biçimde söz açan Dante'ye (İlahi Komedya yazarı) bakınız. Bu düşünüre göre insanlar evrensel bir devlet kurmalıdır, ancak bu devletin yöneticileri Romalılar olmalıdır. Çünkü, diyor Dante, Romalılar soylu insanlardır, ayrıca yönetmeye alışık insanlardır, yönetim hususunda geniş deneyimleri vardır, bunun için herkesten önce Romalılar yönetici olmaya layıktır, öteki bütün insanlarsa bu "soylu Romalıların" buyruklarına boyun eğmelidir, çünkü onlar da itaat etmeye, boyun eğmeye alışmıştır.
Genelde sanılıyor ki, hümanizma bütün insanlara insanca muamele etmenin, en azından böyle bir hevesin ve arzunun ifadesidir. Aslında yanılsama da buradan kaynaklanmaktadır. Çünkü Batı insanı, hümanizmayı sadece kendi mensubu insanlar için böyle algılamaktadır.
Batı uygarlığının "hümanizma" görüşü, aslında sanıldığı gibi geniş ve kapsayıcı bir kavram değil... Hümanizma, vahye karşı, insan aklının meydan okuma tavrını ortaya koymaktadır.
Malcolm X, hayat hikayesini anlattığı kitabında, beyazlar nezdinde kara derililerin konumunu belirlerken: "Onların gözünde bizler birer eşya idik, o kadar." diyordu
Reklam
Halen Türkçe'de süregelen kavram kargaşasının kökeninde dil sorunu değil, fakat Batı uygarlığına özgü kavramlarla, İslâm'a özgü kavramlar arasındaki anlam kaymaları yatmaktadır. Sorun belli bir olguya "individual" ya da "fert" ya da "birey" demekten kaynaklanmıyor, bu kavrama yüklenen anlamdan kaynaklanıyor.
Kuşkusuz, kelimelerin bir lügât anlamı olduğu gibi, bir de ıstılah anlamı var. Lügatteki anlamı yerli yerine oturtulmuş bir kelime, aynı zamanda o kelimenin ıstılah (terim, deyim, terminoloji) anlamını içermeyebilir. Bu durum en çok günümüzde, kültür değişimine uğramış, kavramları allak bullak edilmiş ülkelerde söz konusu.
Batı kalıplarına göre eğitilmiş bir kafa, dini de tıpkı bir felsefî görüş gibi, insan kafasının icadı olarak anlamaya yatkındır. Temeldeki bu farklı yaklaşımların uzlaşmaz mahiyeti algılanmadıkça, neticede heder olan bizzat din ve ona ait kavramlar olmaktadır.
...genel kabul gördüğü sanılan bir kavramdan, kamuoyu önünde vazgeçmenin tehlikeleri göze alınamadığı için, bu kavram istismar mı edilmektedir? Yalın bir kavrama, bir sıfat verilmek lüzumu hissedildiğine göre, o kavram aslında yeniden isimlendiriliyor demektir. Bu da, aslında, o kavramın artık eski, yalın anlamının kaybettirildiği, ona yeni bir anlam yüklenmek istendiğini ifade etmekten başka bir şey değildir. Daha açıkçası, isim ve çerçeve (form) değiştirilmemekte, fakat muhteva değiştirilmektedir. Böylece önyargılar zedelenmeden, putlar kırılmadan ve kimse gücendirilmeden bir oyun oynanmak istenmektedir.
Herkes aynı kelimeyi kullandığı halde niçin ve nasıl olup da farklı anlamları kastedebiliyor? Bunun sebebini bir yanıyla belli bir hissiyata bağlamak mümkündür. Bazı kavramlar, daha baştan 'vazgeçilmez" diye bellenmiştir.
...kavram kargaşası veya karışıklığı denilen şey, bir kavramın tarif edilemez olmasından çok, niyetlere göre tarif edilmesinden kaynaklanmaktadır.
816 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.