Her insan bir diğeri için engin bir muamma oluşu, üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir. Gece vakti büyük bir şehre girdiğimde karanlıkta kümelenmiş bütün o evlerin her birinin içlerinde kendi sırlarını barındırdıklarını düşünürüm, her bir evin her bir odasında ayrı bir sır vardır ve bunların içlerinde çarpan her bir yürek de hemen yanı başındaki yüreğin bile bilmediği ayrı bir sır taşır içinde! En berbat şeyler, hatta ölüm bile böyledir.
Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu,
Bir medeniyet ancak biriktiregeldiği eserlerle yaşar ve kendini kabul ettirir; o eserlerin yok edilmesi medeniyetin de yok edilmesidir. Medeniyeti yok olan milletlerin geleceği hükmetmekle değil hükmolunmakla sürer.
Aşk, sevgili kendisine değer vermediği halde bile onun uğruna cevr ü cefa çekmeyi kabullenmektir. Lütfünü gördüğün sevgilinin kıymetiyle cevrini gördüğün sevgilinin kıymeti aynı olmaz. Sen zannedersin ki lütuf gösteren diğerinden üstündür.; bilakis aşk işinde cevredene daha değer verilir. Aşk, hak etmektir.
Biraz sonra güneş bütün haşmetiyle doğacaktı. Kâinatın yaratılışından beri hiçbir günün sabahında bu derece hayırlı, bu derece mutlu bir haberle doğmuş değildi güneş.
İnsanoğlu tam sevinemez, bu onun için imkansızdır. Düşünce vardır, küçük hesaplar vardır ve korku vardır. Bilhassa korku vardır. İnsanoğlu korkan mahluktur. “Hangi büyük mucize bizi bu korkudan kurtarabilir?