Resûlullah'ın üzüntüsü...
Peygamber aleyhisselam, Ashab'a: "Develerinizi kesin ve başlarınızı tıraş edin" diye buyurur. Fakat Ashab yerinden kıpırdamaz. Bu, Peygamber emrine itaat ve riayet etmeme gibi. Sahabe ahlakı ve edebi içinde düşünülemeyecek, haddi tecavüz kabilinden sayılabilecek bir hareketsizlik değildir. Bir sarsıntı halidir. Resul aleyhisselam, buyruğunu üç kez tekrarlar. Sahabeler O'nun bu sözlerini işitirler ve sadece bakınmakla yetinirler. Bunun üzerine Resulüllah üzüntüyle çadırına döner. Müminlerin anası Ümmü ,Seleme (r.a.) ordadır. Resulûllah'tan üzüntüsünün sebebini sorar ve şu cevabı alır: "Üç kere, kurbanlarınızı kesin ve başlarınızı tıraş edin diye emir verdim, sözümü işittiler, yüzüme bakıp sözümü tutmadılar." Ümmü Seleme (r.a.) der ki: "Onları mazur gör, onlar bu sene Mekke'yi fethedeceklerini düşünüyorlardı; halbuki bu istekleri olmadı da, müşriklerin muradları hasıl oldu sanıyorlar. Eğer murad'i şerifiniz, develerini kurban edip başlarını tıraş etmeleri ise, dışarı çıkıp kimseye birşey söylemeden, kendi deveni kurban eyle ve mübarek başını tıraş eyle. Onlar bunu görünce tabi olurlar." Resul aleyhisselam öyle yapar. Ashab-ı Kiram da Resulüllah'a uyup hepsi kurbanlarını keserler ve başlarını tıraş ederler.
Allah'ım! Yüceler Yücesi Allah'ım! Kendisiyle düğümleri çözeceğin, kederleri gidereceğin, tasa, gam ve hüzün sebeplerini yok edeceğin ve talepleri gerçekleştireceğin bir salåt ile Efendimiz'e (sav) salât eyle. Allah'ım! Rahmetini benden uzaklaştıracak, gazabını bana yakınlaştıracak, ikramlarından beni mahrum bırakacak veya
Sayfa 341Kitabı okudu
Reklam
29 Mayıs'ta büyük hücum öncesi Fâtih Sultan Mehmed askerlere şöyle hitap ediyordu: "Şimdi parlak bir cihad için birbirinizi teşvik ediniz! Zafer için üç şart esastır: Niyetinizi halis edip emirlere itaat ediniz. Yani tam bir sükûnet ve intizam ile size verilen emirleri eksiksiz bir şekilde yapınız ve yaptırınız. İmanınızın verdiği galeyan ile cihada koşunuz! Bu işteki liyakatinizi ortaya koyunuz. Zillet geride, şehadet ileridedir. Bana gelince, sizin başınızda düşmana karşı savaşacağıma yemin ederim! Herkesin ne süratle hareket ettiğini bizzat takip edeceğim."
Sayfa 149Kitabı okudu
İlk olarak ordunun desteğini alacağından kesinlikle emin olmak zorundaydı. 2 Şubat 1924’te Kâzım Karabekir, İsmet Paşa ile Milli Müdafaa Vekili Kâzım’ın (Özalp), İzmir’deki askeri tatbikatı izlemeye gittiklerini öğrenince şaşkınlığa uğradı. Genelkurmay Başkanı Fevzi de (Çakmak) onlara katılacağından, o da gitmeye karar verdi. Mustafa Kemal
Sayfalar: 467-468-469-470-471-472Kitabı okudu
Savaş kesinleştiğinde cuma hutbesinde okunmak üzere İslâm halifesinin hazırlatıp mescidlere ve camilere gönderdiği dua tam metin olarak şöyledir: "Allah'ım, İslâm sancağını yükselt ve İslâm'a yardım et! Şirkin başını ezmek ve kökünü kazımak suretiyle onu mahvet. Sana itaat için canlarını feda edip kanlarını sana tâbi olma hususunda akıtan senin yolunun mücahidlerini, onları kuvvetlendirerek, yurtlarını zaferlerle dolduran yardımlarından mahrum etme! Müminlerin emîrinin burhanı olan Şehinşahü'l Azam'ın (Sultan Alparslan) senden dilediği yardımı esirgeme ki o, bu sayede hükmünü yürütür, şanını yayılır kılsın ve zamanın zorlukları karşısında kolayca yerinde tutunabilsin. Senin dinini şerefli ve yüce tutabilmek için onu lutufkâr ve her zaman tesirini gösteren desteğinden mahrum etme. Onun, kâfirlerin karşısındaki bugünü yarınına da yetsin. Onun ordusunu meleklerinle destekle, niyet ve azmini hayır ve başarı ile sonuçlandır. Çünkü o, senin ulu rızan için rahatını terketti. Malı ve canı ile senin emirlerine uymak için yoluna düştü. Çünkü sen, 'Ey iman edenler! Can yakıcı bir azaptan kazançlı bir yolu size göstereyim mi? Allah'a ve Peygamber'ine inanıyorsanız O'nun yolunda canınızla ve malınızla savaşın' (Saf 60/10-11) buyuruyorsun. Senin sözün gerçektir.
Ailesini sadık veziri Nizâmülmülk'ün refakatinde Hemedan'a gönderen Sultan Alparslan, Halep'ten ayrılarak Ahlat'a doğru harekete geçmişti. Yolda kendisine katılan kuvvetlerle beraber Malazgirt'e hareket edecekti. Halep'te komutanları ve devlet adamlarını toplayıp yaptığı son konuşması onun bu yoldaki niyet ve samimiyetini gösterir nitelikteydi. Sultan Alparslan devlet erkânına hitaben şöyle dedi: "Ben bu savaşta Allah rızası için savaşanların sabrettiği gibi sabredecek ve kendilerini tehlikeye atanlar gibi meydanda askerlerimle savaşacağım. Eğer kurtulursam, Cenâb-ı Hak'tan niyazım budur, ne âlâ... Aksi takdirde sizlere oğlum Melikşah'ı dinlemenizi, ona itaat etmenizi ve onu yerime geçirip hükümdar olarak tanımanızı vasiyet ediyorum."
Reklam
1.000 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.