Açlık ve sefaletin en dibinde boğuşan, haddinden fazla onurlu ve kendince sert prensipleri olan bir insan ne hisseder? Bu sorunun cevabını kitabı okurken adeta yaşıyorsunuz. Yazar Knut Hamsun zaten gençliğinde açlıkla çok mücadele etmiş. O yüzden olsa gerek kitabın her sayfası gerçek bir betimleme gibi. Öte yandan açlığı ve doyurmayı birey-devlet ya da birey-toplum alegorisi olarak okuduğumuzda yazarın anlattığı çok daha sert bir bireysel özgürlük arayışına dönüşüyor. Zira devletten ya da toplumdan herhangi bir alışveriş yapmak zorunda olan bir birey özgür kalamıyor. Tıpkı “Vaterland”da olduğu gibi. Behçet Necatigil çevirisine de ayrıca şapka çıkarmak lazım. Romanı adeta kendi cümleleriyle hiçbir yerini bozmadan baştan yazmış.