Sen kızıl bir türküye her şeyini anlatırken kendini bu çağa anlatamadın. İşitilmeyen ve iyileşemeyenlerin arasıda.
Senin ayıbın değil acıdan çiçek yetiştirmek, sana bir demet çiçek sunmayan toplum, seni darağacında beter eden bu anlayışsız çağ...
Ne gelirse soluklanmamaktan, durmamaktan, yavaşlamamaktan geliyor. Felsefesi; hız, hırs ve sabırsızlık olanın ilkesi de bir süre sonra 'incitmek' oluyor... bir tabure molası kadar zaman ayrılmamış bir kişilik istediği yere koşsa da yetişmez. Sevinçlerinin tadını çıkarmaya fırsat bulamayan, acılarından esinlenemeyen bir ruh, hiçbir yere kıpırdamaz, onu alıp sürükleme boş yere...
Yavaşlıkta hatırlamak, hızlanmakta unutmak var.
Otur bir köşeye...
Tektipleşen dünya kalbimde önemini yitirirken, sessizlik özümde büyüyor. Gariptir ama kımıldamamak, sömürü düzenine bir başkaldırıdır, çağlardan beri sesi işitilmeyenler, sessizliğin gücüne inanır. İlkokuldan öğrendiğim bir şey var; tembellik önemsenmemenin sonucu. Hiçbir öğretmenin bilmediği diller ve gizli özneler de var hayatta. Bazı öğrenciler en arka sıraya yerleştirilirken dünya aslında çoktan adaletini kaybediyordu...
Diyarbakır'a Amed deniliyor diye bu durumu sorun edenleri görüyoruz maalesef. Olayı siyaseti boyuta taşıma gibi talihsiz, gereksiz tavırları da görüyoruz. O kadar gereksiz ve amaçsız bir karşı tavır ki bir isme karşı durmak. Neden Amed denilmesin? Haritada Diyarbakırmış çünkü. Hatay da haritada Hatay bölge halkında Antakya diyenler hala