KADININ BU ÜLKEDE YATACAK YERİ YOK..
Eskiden bu ülkede kadının sadece adı yoktu.
Aklı vardı, sesi vardı, itirazı vardı, kendini savunma hakkı vardı, gelecekle ilgili güzel şeyler hayal etme fırsatı vardı...
Sonra saçı vardı; gözleri vardı; dudakları vardı; kalçaları ve beli vardı; elleri, ayakları, bacakları, kolları vardı.
Memeleri ve vajinası vardı; bazılarının G noktası bile vardı.
Şimdi çıkın sokağa bir bakın, şu değişen Türkiye’de kadından geriye ne kalmış.
Onların sesini duymaya çalışın, itirazlarını, hak arayışlarını.
Bedenleriyle ve cinsellikleriyle barışık hallerini görmeye çalışın...
Her alanda erkeklerle iç içe, kadınlıklarından utanmadan ve kendilerini onların bir alt sınıfı olarak görmeden yaşama şansının artık ne kadarını yakalayabildiğine bakın.
En çok da yoksul mahallelerdeki küçük kız çocuklarına, genç kız çocuklarına bakın.
Kendilerini ne sanarak büyüyorlar ve nasıl bir hayatın kadını olmaya hazırlanıyorlar.
Sonra bir de Meclis’e, iktidarın Meclis’e taşıdığı kadın profiline bakın.
Cehaleti ve edilgenliği kadın milletvekilleri üzerinden pazarlayan siyasi ahlaka bakın.
Gözlerindeki yaşam sevincini ergenliğe girer girmez korkudan söndüren...
Kendi bedenini kendinden bile gizleyen...
Ruhen içine içine çöken ve bacaklarının arasında bir lanet gibi taşıdığı hazdan utanarak yaşamayı erdem bilen...
Yeryüzünün en günahkâr canlısı olarak görülmeyi en baştan kabul eden...
Köle olmakla ve çocuklar doğurmakla terbiyelenen kadınlarla kalabalıklaşan bu topraklarda...
Kadının artık değil adı, neredeyse kendisi yok.
MİNE SÖĞÜT..