Eser, yapısı bakımından ayrı ayrı öykülerden oluşuyor havasında. Öyküler arasındaki bağlantı, anlatılan kişilerin aynı çevreden seçilmesi ya da birbirleriyle karşılaşmaları yoluyla kurulur. Bir bakıma yazar, merkezi Burgaz olan bir mekanda ve savaş yıllarının egemen olduğu bir zaman diliminde küçük insanların dünyasını sergiler.
Fakir balıkçıların, berberlerin, aylakların, hırsızların, esrarkeşlerin ve çocukların öyküleriyle erkek berberi olan Melek’in sevdiği üniversiteli Fahri ve onun Adapazarı yaşamıyla yolculuğu sırasında dinlediği serüvenler parça parça birbirine eklenir. Fahri’nin hastalıktan kurtulamayıp ölüşü, Hikmet’in Melek’e olan sevgisi yapıtı romanlaştırmaya yetmez. Babası Ali Rıza kızgınlıkla dükkandaki eşyaları parçalayınca Melek kaçar. Hikmet de Kaşık adasına bekçi olur. Romanın son bölümünde üç serserinin (Mustafa, Recep, Hasan) ve bir kızın (Marika) öyküsü eklenir. Yine bir "ada" metaforu oluşuyor derken üç ahbap çevredeki adalarda dokuz köşk soyar ve polisler Kaşık adasına gelip hepsini yakalarlar. Suçsuz Hikmet hapishanede manevi babası Ali Rıza’yla karşılaşır. Bir gece esrarlı cıgarayı birlikte içerek hayale dalarlar. Ali Rıza, “Don yağıle yağlanmış” bir direkten boyuna kayarken; Hikmet, rüyada gibi medarı maişet kayığıyla suya gömülür.