Vakti geldiğinde, yaratılıştan var edilmiş, şeffaf bir sıvının etkisiyle, lütuf olan organa, rahme bir tohum düşürme, onun yeşerip de dünyaya ayak bastığını görme arzum ve bunun gerçek olamayacağı düşüncesi, beni kedere boğsaydı, dokunmazdım sana. Aklından geçip giden düşünceler beni çılgına çeviriyor, bakma durgun, coşkudan arınmış sesime. Avuçlarımdan da küçük olan bu organ, cinsiyetlerden, bedene yerleştirilmiş uzuvlardan bağımsız, benim genimi ve soyumu taşıyacaksa eğer, o çocuk bir bedenden beslenecek, tüm gerekli kaynağını bir bedenden çekip akıtacaksa kendine, ancak senden arzu ederim böylesine bir mucizeyi. Delice, kavranılmaz bir istek bu... Biliyorum. Fakat sakınamam ya senden gerçeğimi, arzu ederim. Doğurabilme yetin olsun, bana baba diyecek çocuğu, sen bahşet isterim. Kırmasın, incitmesin seni bunun mümkün olmayışı. Yetersiz görme kendini, bil ki bana çok fazlasın. Yetişemediğim, tümüyle sarmalamakta zorluk çekeceğim kadar bolcasın içimde. Sakın çıkarma aklından Jeongguk. Bir kadın rahminin, kasıla kasıla dünyaya getireceği bebeklerin hiçbiri, senin henüz dokunmaya cesaret edemediğim erkekliğinin, şimdiden başımı döndüren güzelliğini veremez bana.