“Dünya ağır, insanlar korkunç. İnanacak gücüm kalmadı. Her şeye bulantıyla bakıyorum. Güzellik yıkıcı. Hiçbir inceliğe inanmıyorum.”
Şükrü Erbaş’ın okuduğum 7. Kitabı. Bu kitabın yeri bende çok özeldir. Çünkü bu kitabı bizzat kendisinden imzalatarak aldım. O kadar naif tatlı bir insan ki.
Gelelim kitaba; hem Şükrü Erbaş’ın kitabını ilk kez okuyacaklar hem de -benim gibi- sıkı takipçileri için paha biçilmez bir kitap. Şair kitapta acılarını, kayıplarını, hüznünü öyle güzel kelimelere döküyor ki, en derininizde -yaşamamış olsanız dahi- hissediyorsunuz. Sanki şair karşımızda bizim söyleyemediğimiz, dile getiremediğimiz bütün acılarımızı, hüzünlerimizi haykırıyor bize! Kitabın her sayfası saatlerce düşündürüyor insanı, sayfaları çevirmeye eliniz gitmiyor bazen. Öyle ki kitap bir çırpıda bitse de etkisi uzun süre devam ediyor.
Beni en çok etkileyen bu umutsuzluğun, yorgunluğun
bu denli kelimelere dökülebilmiş olması aslında. Biz duygularımızı tarif edemezken, anlamlandıramazken şair onları kelimelere öyle güzel yansıtmış ki, örneğin:
“Öyle bir kusursuz yalnızlığa vardı ki dünya
İnsan bir can sıkıntısı atlasında kayboldu.
Geleceğin ruhu öyle mi,
Bulantıdan başka ruhu yok geleceğin.”
“Bir çürümenin ortasında
Utancımıza tutunmuş
İyi şeyler düşünerek
Yaşamaya çalışıyoruz.”
Bana şiir okumayı sevdiren, yüreğime dokunan şairdir kendisi.
Umarım siz de en az benim kadar beğenirsiniz, keyifli okumalar.