Ertesi gün iyice kötüleşti durumu.
Kesintisiz olarak beş on para kazanabilmek için, belirli bir köşede
oturmak gerektiğini anladı. Bu ise mümkün değildi, çünkü sürekli
olarak yerleştiği her köşeden sürülmekteydi.
Ötekilerin ne yaptığını bir türlü çakamıyordu.
Şöyle ya da böyle, hepsi, ondan daha zavallı gözükmekteydiler.
Yırtıklarından kemikleri görünen giysileri vardı.
(Sonraları, belirli çevrelerde, çıplak et göstermeyen elbiselerin,
kötü vitrin sayıldığını öğrendi.) Ayrıca, görünüşleri de daha kötüydü
bunların; mutlaka bir yerleri sakattı. Çoğu doğrudan doğruya çıplak
beton üstüne oturuyorlardı; yanlarından geçenler, hasta olmalarından
korksunlar diye. Fewkoombey seve seve oturacaktı çıplak betona ya,
buraları orta malı değildi anlaşılan;
ya polis, ya dilenciler durmadan rahatsız ediyorlardı onu.
Bütün bu sıkıntılar sonucunda üşüttü, soğuk algınlığı göğsüne indi,
ciğerini dağlayan sancılarla ve yüksek ateşle dolaşmaya başladı.