Eskiden bir kabile vardı, Aztekler. Kâinatın şiddetle kurulduğuna inanırlardı. Her sene yeni yılı karşılarlarken birisinin kalbini çıkartırlardı ve Tanrılara sunarlardı. Bu kurban töreni olmadığı takdirde, güneşin gökyüzünden aşağıya düşeceğine ve dünyanın sonunun geleceğine inanırlardı. Sonra İspanyollar gelip, Aztekleri dünyadan sildiler. Haklı oldukları ortaya çıktı. Dünyanın sonu geldi, onlar için. Aztekler İspanyolları ilk kez at sırtında gördüklerinde at ve insanı tek bir yaratık zannettiler ve diz çöktüler. Bu yaratığa Tanrı diye taptılar. Bazen gördükleriniz olan değildir. Atların yanı sıra, Aztekler hiç top görmemişlerdi. Kendilerine doğru patlayan böylesin güçlü, böylesine şiddetli bir gürültü hiç görmemişlerdi. Korkmuşlardı. Topların ve atların arasında, lanet kuyruklu yıldızlar, dünyaları gerçekten çok hızlı dönmüştür. Bom! Şimdi de komik olan tarafı. İspanyollar aslında Aztekleri yanlışlıkla yok ettiler. Evet, atları ve topları vardı ama ayrıca çiçek hastalığını da getirmişlerdi. İşi tam olarak bitiren bu hastalıktı. İspanyolların bilmeden Azteklere bulaştırdığı hastalık.
Bana Bir Şeyhler Oluyor
Evet söyledi ya da ben duydum. Duyduğuma göre elbet bir ses söyledi bu söylendikçe usulen söylenir olan sözleri. Evet duydum söyledi, her duyduğumda ağladım, pek çok ağlayışım sırasında duydum. Kalbim tutanak tuttu duyduklarıma soruldu, dedi, cevap alındı yaşamak, dedi, tek marifetiniz -biraz özen gösteriniz. Zulüm kimse zalimlik yapmayınca biter -mazlumlar dahil, dedi. Ama yapmayın, o daha bir çocuk, dedi tanrı... Ya gördüm neyleyim insanlar vardı duvarın içinde. Ya ben hep duvara konuştum ya da duvar değil konuştuğum, içinde insanlar var. Nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar. Bilmiyorum, belki de ben gerçekten delirdim onlar haklı belki de. İçinde değil duvarların insanlar sadece arasındalar... Not: Nedense (aslında çok açık ama) bunları Yılmaz Erdoğan'ın yazdığına inanamıyorum.
Reklam
Bana Bir Şeyhler Oluyor
Anlatacaklarım var! Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek. Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira. Belki hayatı daha yaşanır kılmak için ya da belki sade, ama sade anlatmak için... Sen anlat dedi tanrı bana, anlaşılsın diye değil, hiçbir mükâfat istemeden anlat... Çünkü bir mükâfattır artık bir anlatıcıya doğru düzgün anlaşılmak! sen
Dişe Diş..
Renk'le Yekta sessizce yürüyorlardı. Renk'in yanakları kızarmıştı ağlamaktan -gerçi doğal hali de kızarıktı ya- mahcup bir şekilde yanyana yürüyorlardı Yekta'ya. Yekta gülümsüyor yanyan Renk'e bakıyordu. Renk bunun farkındaydı ve ona mahcup olduğu için bakamıyordu suratına. İçinden "Yine aynı şey oldu! Neden her zaman o haklı çıkıyor ya?
Dostoyevski Suç ve Ceza
Dostoyevski'nin Suç ve Ceza kitabı üzerine derlenmiş güzel bir yazı. Suç ve Ceza'yı Niçin Okumalısınız? 1- Felsefesi için Suç ve Ceza, yalnızca kurgusal bir hikâye değil. Konusu ve yazım tarzı bir yana, felsefesi de oldukça değerli. Ki bu iki etmeni de şekillendiren, kitabın sadece önemli bir öyküye değil, sağlam bir düşünceye de sahip
Ted Kaczynski - Ahmaklar Gemisi
Bir zamanlar, bir geminin kaptan ve zabitleri kendi denizciliklerini çok beğenir ve kendilerine çılgınca hayran olurlardı. Gemiyi kuzeye çevirdiler ve tehlikeli buzullarla karşılaşıncaya kadar yol aldılar. Kendilerine yalnızca denizcilikteki ebedi başarılarını gösterme fırsatı vermek için kuzeye doğru çok daha tehlikeli sularda yol almaya devam
Reklam
249 öğeden 331 ile 249 arasındakiler gösteriliyor.