Bazen sanat hayatı değil, hayat sanatı taklit ediyor ya...
Ben de, sabahları o pozlarla girdiğim Mamma's Diner'da, beni (omletin yanındaki çıtır sote patates dışında!) bir şeylerin etkilemesini, başıma olağanüstü şeyler gelmesini bekleyip durdum.
Tam o dakikalarda, New York'ta, hiçbir şeyi umursamadan öğrenci olmanın, sinema okumanın, gezip tozmanın ve alabildiğine hayal kurabileceğiniz bir dönemde olmanın, yaşanabilecek en olağanüstü şey olduğunu fark etmeden...