Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

nemo

nemo
@eynpez
Duyuyorum bunu, sesimi çıkarmıyorum. Öfkelenmiyorum da buna. İnsan bir şey bilmediğinde olay ne denli basit oluyor.
Sayfa 204
Reklam
Zayıflığı yüzünden her şeyin olduğu gibi kalmasını istiyor. Zavallılığın girdabında kalmak istiyor. Ama ırmak sürekli yükselmekte. Bu da bir değişimi zorunlu kılıyor.
Sayfa 107
Bizimle yaşamadığı bir yönü var hayatının: kimseyle yaşamadığı bir yönü. Yalnız bilemiyoruz neyi yaşamadığını. Kimlerle yaşayamadıysa onları bulmalı.
Sayfa 316

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
... demek bir şey yokmuş diyecek; söyleyemediğinize göre, açıklayamadığınıza göre, ifade edemediğinize göre.
Sayfa 364
Öldüğün de yalan, değil mi? Benim yaşadığım da yalan, değil mi?
Sayfa 438
Reklam
Bütünüyle unutulmaya kimsenin gücü yetmiyor. Bir duvarda iki satır yazı, bir albümde soluk bir resim, bir hafızada silik bir hayal olarak kalıyor istemese de.
Sayfa 719
Ne isem, ne olduysam daha iyisini dosyalarından çıkarıp burnuma dayıyorlar sanki.
Sayfa 657
Biz kabahati üzerine yüklenen insanlarız.
Sayfa 318
Ne var ki, dünyada ‘sizi anlıyorum’ gözlerinin sahteleri türemişti; gerçeği sahteden ayırmak çok zordu.
Sayfa 214
Yüzyıllık bi uykudan uyanan bekçi, yerinden doğrulup çevresine bakınca kendisini uyandıran kişiyi göremedi. Çünkü her taraf karanlıktı. Zaten görülen ve görülmeyen bütün düşler, bu karanlığın ta kendisi değil miydi?
Reklam
Hayatımın başlıca niteliği insanlar hakkında yanılmak ve gereksiz düşüncelere kapılmak, galiba.
Sayfa 274 - kumsaati yayınları
Sizi kendim kadar tanıyorum... Bundan daha büyük bir zırva olur mu? Kendimi ne kadar tanıyorum ki?..
YKY
Dünyadaki insanların acaba kaç binde biri şuan başını aya çevirmiştir? Halbuki o her şeyi, herkesi görüyor ve gafletmizin üstüne o tatlı, o iyi tebessümü serpiyor. Dikkatli baksam onun parlak çehresi üzerinde birçok şeyler göreceğimi zannediyorum. Şu dakikada sarı nehir üzerindeki kayıklarında uyuyan yorgun kulileri, iri hindistancevizi ağaçlarının dalları arasında tüneyen papağanları, başlarını Nil'in kırmızı sahillerine yaslayarak dinlenen timsahları ve herhangi büyük bir şehrin herhangi bir eğlence bahçesindeki sevgilisini belinden kavrayan sarhoş kibarzadeleri aydınlatan hep aynı ışıktır. Halbuki ne kadar masum bir yüzü var; harp meydanlarında bağırsaklarını avuçlayarak ölenleri, apartman kapılarının önüne bırakılan çöp tenekelerini karıştırıp gıda arayanları, aynı gecede ikinci âşıkını pencereden içeri almaya çalışanları gördüğü halde güzelliğini ve saffetini muhafaza edebiliyor. Bizler her gördüğümüz fenalığın ve rezaletin bir parçasını ruhumuzda ebediyen beraber taşımaya mahkûm insanlar, onun yanında ne kadar zavallı ve küçük şeyleriz...
YKY
Terk etmesi güle dönüş yolculuğunun ilk adımıymış aslında.