Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
... ısrarlı bir boşluk duygusunun etkisi altındayken, nasıl ümit edebilirdim ki?
Reklam
Afiyeti yerinde kişi manevi düzeyde mahkumdur. Derinlik, acı çekmiş olanların tekelindedir.
Kendini hayata geçiremeyenlere duyduğum derin saygıyı biliyorsunuz; iz bırakmadan silinme cesaretini göstermiş olanlara...
Belki de aslında hayat budur: Büyük laflar etmek istemiyorum ama, inanmadan benimsediğimiz şeyler yaparız - evet, hemen hemen bu...
Reklam
"İktidarın kötü, çok kötü olduğuna inanıyorum. Onun varlığı karşısın­ da mütevekkil ve kaderciyim, ama bir musibet olduğunu düşünüyo­rum. Bakın, iktidara ulaşmış kimseler tanıdım ve bu korkunç bir şey. Ünlü olmayı başaran bir yazar kadar korkunç bir şey. Üniformalı ol­mak gibi bir şey bu; üzer i nizde bir üniforma varsa, artık aynı insan olamazsınız: İşte, iktidara ulaşmak da, daima aynı olan görünmez bir üniformayı giymektir. Kendime soruyorum: Normal olan, ya da nor­mal gibi görünen bir insan, iktidarı neden kabul eder? Sabahtan ak­şama meşgul yaşamayı neden kabul eder? Muhtemelen hükmetmek bir zevk, bir zaaf olduğu içindir bu. Bunun içindir ki kendi isteğiyle iktidardan feragat eden hiçbir diktatör ya da mutlak şef örneği yok­tur: Sulla vakası hatırladığım tek örnek. İktidar şeytanidir: Şeytan, iktidar hırsı olan bir melekti sadece. İktidarı arzulamak insanlığın uğradığı en büyük lanettir."
"İntihar üze­rine yazdım, ama her defasında açıkladım: İntihar üzerine yazmak intiharı alt etmektir."
"Nihai felakete inanıyorum. Az zaman sonra. Hangi biçimi alacağını bilmiyorum, ama kaçınılmaz olduğundan katiyetle eminim. Her tür öngörü riskli ve gülünçtür. Ama bunun kötü bir dönemeç olduğu ve de iyi bitemeyeceği çok iyi hissediliyor. Sürekli gerekçeler getirmemi isteyen birine bir anekdot anlatmıştım. Louvre'a gittiğim bir gün Seine Nehri'ni geçmem gerekiyordu. Rıhtımlar boyunca uzanan cad­dede hep çok sayıda araba olur. Işıkların yandığını fark etmemiştim ve yürüyordum. Birden yolun ortasında sıkışıp kaldım, etrafım yüz­ lerce arabayla sarılıydı ... İşte o an, vahiy gibi bir şey geldi: Çuvalla­mıştık! Böyle bir şey nasıl mümkün olabiliyordu? Korkunçtu! İnsan bu hale gelebilmişti! Yeter! Gerekçeye gerek yok. Çuvallamışız! Başka bir gün, bir filozof buraya beni görmeye gelmişti. Onunla hiç anlaşamam, çünkü her şeyi tozpembe görür. Buradan çıkarken, sohbetimize sokakta devam ettik. Odeon Kavşağı'na yöneldik ve ba­ na, "Biliyor musun? Marx özünde ne demiş. Çözülemeyecek sorun yoktur demiş ... " dedi. Tam o anda muazzam bir trafik sıkışıklığı gö­rüyorduk. Kimse ilerleyemiyordu. "Şuna baksana biraz!" dedim ona. "Şu manzaraya bak! İnsan bağımsız ve özgür olmak için arabayı ya­rattı. Arabanın anlamı bu. Sonunun nereye vardığına bak!" Ve insanın yaptığı her şeyin sonu böyle oluyor. Her şey sonunda sıkışıyor. İnsanlık bu, tarihin trajik anlamı bu. İnsanın giriştiği her şey, tasarlamış olduğunun tam tersine varıyor. Bütün tarihin müsteh­zi bir anlamı var. İnsanın tüm istemiş olduklarının tam aksini gerçek­leştirmiş olacağı an da gelecek. Bariz ötesi bir şey bu."
Reklam
"İdeoloji nedir ki aslında? Fikirle tutkunun birleşmesi. Hoşgörüsüzlük de bundan gelir. Çünkü fikir, kendi için­de tehlikeli olmazdı. Fakat bir histeri ona bağlanır bağlanmaz, ber­bat olur. Bunun üzerine sonsuza kadar konuşabilirdik, çıkışsız bir şey bu."
"Denizdeki dalgalar düşün­meye başlasalar, ilerlediklerini, bir hedefleri olduğunu, denizin iyi­liği için çalıştıklarını zannederlerdi ve gayretkeşlikleri kadar zevzek bir felsefe geliştirmekten eksik kalmazlardı"
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.