"Ben ezeli bir mağdurum, coğrafi kader, siyasi kader, biyolojik kader... Anlaşılmadım, anlaşılmadım, anlaşılmadım... Hayatım bir bozgunlar silsilesi.
Hiçbir kavgam zaferle taçlanmadı.
Ben ezeli bir mağlubum." (sf.74)
*****
Burada mazlum bazen, evet Türk-İslam medeniyetini, yenik düşmüş bir Osmanlı'yı, haysiyetini yitirmiş bir "bu ülke"yi, gurur kırılmış bir "biz"i, hatta doğrudan doğruya fikir savaşında yenik düşen Meriç'in kendisini anlatır. Ama bazen de çok daha geniş bir Doğu'yu, Avrupa'nın talan ettiği aç Asya'yı, hatta iyice genişleyip bütün dünyanın "makhur* ve mağlup kavimler"ini, hakir görülmüş ve yenilmiş, esir düşmüş ve aşağılanmış, tarih denen savaşı kaybettikleri için kendilerini ifade etme hakkından mahrum bırakılmış halklarını anlatır. O halde Meriç'in yazdıkları en azından böyle bir mağlupluk çerçevesinden değerlendirilmeyi hak eder. (sf. 82)
* Kahredilmiş. Mahvedilmiş. Bozguna uğratılmış.
Yaşamın olumsuz tarafını en baştan beri sezinledim ve hissettim; her şeyin boş olduğunu................ Can sıkıntısının ıstırabını tepeden tırnağa çektim.