Hayatını saplantı üzerinden kuran ayrık otlarının yazarı Dostoyevski, bu eserinde aşkla birlikte kumar saplantısını anlatıyor. Hatta Kumarbaz’ın temasında kumar aşka baskın çıkıyor denebilir. Yine bir kadına amansızca aşık ve bu aşkı sonucunda tüm sosyal statüsünü, saygınlığını kaybetmiş birisi var romanda, ki bu karakterlere fazlasıyla alışığız Dostoyevski’de. Ancak ana karakter o değil, hayattındaki amaçsızlığı neticesinde kendini kumara vermiş ve kumarı hayatının amacı yapmış bir öğretmen. Romanın sonunda ise kendini düşürdüğü halden çıkmayı, durumunu düzeltmeyi ve küllerinden doğmayı umuyor. Deyim yerindeyse “şunlar olana kadar hayatı erteliyorum” diyor. Ama kumar saplantısına en ufak bir ihtimalde devam ediyor. Aslında kendini saplantıya gömerek küllerinden doğma umudunun tamamiyle bir safsata olduğunu gösteriyor bize Dostoyevski. Aynı yol hep denenerek farklı sonuç elde edilemez. Ve gerçekle, sorunun özüyle yüzleşmeden her şeyin değişeceğini, düzeleceğini beklemek büyük bir yanılgıdır.