Galatasaraylı Edebiyatçılar gecesinde, programda olduğu halde, son anda Nâzım Hikmet çıkartılıyor. Okunacak olan "Dünyanın En Tuhaf Mahlûku" şiiri, okuyacak olan Ergun Köknar. Onun sansürden henüz haberi yok, çocuk gibi heyecanlı. Kuliste bir köşede, şiiri okuyor, ısınıyor, prova yapıyor. Biri gelip;
-Ergun ağbi, senin şiir okunmayacakmış!
diyor. Dönüp ağlayarak bana okuyor Ergun ağbi. Mektebi Sultani'yle çelişkilerimiz giderek artıyor. Niye okunmuyor Nâzım? Hani okulumuz en ilerici, batıya açılan cumba, yok efendim rumba! N'oluyor peki bütün bu sarı-kırmızı edebiyatı? Nâzım Hikmet bu okulda dirsek çürütmüş mü? Evet. Türkiye'nin en büyük şairi mi? Efendim? Peki niye okunmuyor? Komünist diye mi? Komünizmin öcü değil de bir dünya görüşü olduğunu, derste okutuyorsunuz bize. Papaz Dubois, marksist felsefeyi anlatıyor frenkçe. E, biz her şeyi çakıyoruz. Hem her şeyi öğretiyorsunuz, hem Nâzım'ı sansür ediyorsunuz. Olmuyor Mekteb-i Sultani, senin duvarların bana giderek kalın geliyor.