Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
…bu konu da hazırladığı raporu Uluslararası Gökbilimciler Kurultayı’na sunmuş. Ama başında fes, ayağında şalvar var diye sözüne kulak asan olmamış. Büyükler böyledir işte.
Onu dudaklarından sertçe öperek, başka bir şey söylemesine engel oldu. Sonra birden uzaklaşarak, "Az önce yaptığın Mor Kar Küresi nerede?" diye sordu. Yanlarındaki masayı işaret eden Julia, o içkiye elini sürmeyeceğine yemin eden Clay'in, ne planladığını çok merak ediyordu. İçinde mor içeceğin durduğu bardağa uzanan Clay, bardağı
Sayfa 35
Reklam
Kıyafet modasının dönüşümü Müslüman evlerinde dini azınlıklarınkinden daha yavaş bir şekilde gecikti ancak 19. yüzyılın sonunda, üst ve orta ekonomik sınıftaki birçok Müslüman erkek yerel terziler onları üretse bile ilhamını Avrupa'dan alan son dönem modaları takip ettiler. Bir zamanlar kıyafet giyenin dini kimliğini işaret ederken, giyim sınıf farklarının semiyotiği oldu. Fakir şehir sakinleri ve tüm dini cemaatlerin köylüleri babalarının ve büyükbabalarının giyindiği tarzda giyinmeye devam ettiler; burjuvazinin erkek üyeleri ise, Paris ve Londra'daki emsalleri gibi giyindiler, ancak yine de fes takıyorlardı. Toplumun geleneksel doğası nedeniyle, Müslüman burjuva kadınları, en azından evlerinin dışında, Batı tarzında giyinme konusunda daha az aceleciydiler. Her ne kadar tüm yüz mü peçeyle örtülmeli (nikab) veya daha az sınırlandırıcı bir tarz (hicab) mı benimsenmeli üzerine bir tartışma olmasına rağmen, kadınların hepsi kamusal alanda peçeliydi. Bu tartışma günümüze dek devam etti.
Sayfa 214Kitabı okudu
Maymuna fes giydirmişler, kendini alim sanıp herkesi kâfir ilan etmiş. Bizde de maymun çok fes yetiştiremiyoruz.
İlk Medreseyi (Üniversiteyi) Kur'an Müslüman Kadın
Fâtıma el-Fihrî, günümüzde Tunus sınırlarındaki Kayravan'da doğan ve 859 yılında Fas'ın Fes şehrinde inşa edilmiş Karaviyyîn Camii ve medresesinin kurucusu. Fâtıma el-Fihrî'nin caminin kurucusu olduğu hikâyesi İbn Ebu Zer tarafından Rawd al-Qirtas eserinde anlatılır
Mazhar Müfit Kansu'nun anılarından: Erzurum'dayız. Mustafa Kemal bana dönerek: - Mazhar, not defterin yanında mı? - Hayır Paşam. - Zahmet olacak ama, al, gel. Bilirsin hep, "Hafızamız zayıfladığı zaman, Mazhar Müfit'in defteri çok işe yarayacak'', derim. Ancak senden bir isteğim var. Bu yazacağın sayfayı kimseye göstermeyeceksin. Sonuna kadar gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya (Özel Kalemi), bir de şen bileceksin. Şartım bu. Sayfanın başına tarih at. -Koydum efendim. 18 Temmuz 1919 sabaha karşı. - Öyleyse yazmaya başla. "Zaferden sonra Hükümet şekli Cumhuriyet olacaktır." Bu bir. ikincisi; "Padişah ve Hanedan hakkında zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır." Bu üçüncüsü; "Örtünme kalkacaktır." Bu ise dördüncüsü; "Fes kalkacak, uygar Milletler gibi şapka giyilecektir."Bu anda kalem birden elimden düştü. Paşa ile zaman zaman senli, benli konuşurduk. Dedim ki: - Darılma ama Paşam, sizin hayal peşinde koşan pek çok taraflarınız var. Mustafa Kemal Paşa: - Bunu zaman gösterecektir. Sen yaz. Beşincisi; "Latin harfleri kabul edilecek." - Paşam yeter. .. Yeter. .. Cumhuriyet ilanını başarmış olalim da üst tarafı yeter. Yanından ayrıldım. Gün ağarmak üzere idi.
Reklam
Ama başında fes, ayağında şalvar var diye sözüne kulak asan olmamış. Büyükler böyledir işte.
Şapkanın şekli değişse bile kafalar aynı...
Örneğin askeri liderliğinin kültürel inkılapçılığından üsrün olduğu aşikar ve Türkiye'ye hizmetlerine ilişkin anlatıların gerçekçi bir zemine indirilmesi gereken Mustafa Kemal Atatürk'ün reformlarından biri de fes giymenin yasaklanmasıydı Fakat oldukça kısa sürede görüldü ki şapkanın şeklini değiştirmekle insanların kafalarındakini ve alışkanlıklarını değiştirmek mümkün değildir. Bu nedenle insanların gerçek pozisyonları bundan etkilenmemiş; dün fes, bugün şapka giyen Türklerin sorunları tamamıyla aynı kalmıştır.
Böyle sorulara alışmıştım artık. Gelen her yabancıyla ilk karşılaşma öncesi, genellikle kendimi hazırlardım. Bu ihtiyara da, yüzümde yapmacık bir gülümsemeyle diğerlerine verdiğim cevapları verecektim: Cumhuriyet diyecektim, devrimler diyecektim, Türkiye’de kadınların seçme seçilme hakkını Avrupa’daki birçok ülkeden önce aldığını, üniversite hocalarının yüzde kırkının kadın olduğunu anlatacaktım. Bu ülkede yarım asırdan fazladır fes giyilmediğini, erkeklerin dört kadınla evlenmediğini, Türklerin Arap olmadığını, İstanbul’da çöller ve develer bulunmadığını, kışın soğuktan herkesin kıçının donduğunu ve bunlar gibi bir sürü cümleyi ardı ardına sıralayacaktım.
Reklam
"Belki çok güçlü yoğunlaşırsam, belki seninle... hissedebilirim." Önünde kırılgan, solgun ve koyu renk parlak tırnaklarıyla bir el be- lirdi. Bileğinin arkasında bir gül yaprağı çarpıcı bir şekilde dururken sonra birden uçarak yok oldu. "Sana dokunabilir miyim?" En azından bu defa sormuştu. Hırıltılı bir ses tonuyla,
Sayfa 96
Atatürk sayesinde sözü dinlenen çağdaş bir toplum olduk .
Küçük Prens’in geldiği gezegenin “Asteroid B-612” olduğu konusunda yabana atılamayacak kanıtlarım var. Bu gezegeni bir zamanlar teleskopla ilk kez gören biri olmuş: 1909’da bir Türk gökbilimcisi.Bu konuda hazırladığı raporu Uluslararası Gökbilimciler Kurultayı’na sunmuş. Ama başında fes, ayağında şalvar var diye sözüne kulak asan olmamış. Büyükler böyledir işte. Bereket versin, Asteroid B-612’nin onurunu kurtarmak için dediği dedik bir Türk önderi tutmuş, bir yasa koymuş: Herkes bundan böyle Avrupalılar gibi giyinecek, uymayanlar ölüm cezasına çarptırılacak. 1920 yılında aynı gökbilimci bu kez çok şık giysiler içinde Kurultay’a gelmiş. Tabii bütün üyeler görüşüne katılmışlar.
Erzurum Kongresi öncesi, 7/8 Temmuz gecesi gün ağarmaya başlarken, Mustafa Kemal Paşa, Mazhar Müfit (Kansu) ile beraber oturuyorlardı. Bir ara, Mustafa Kemal Mazhar Müfit'ten kendisinin söyleyeceklerini not defterine yazmasını istedi. Mustafa Kemal sigarasını birkaç kez tüttürdükten sonra şunları yazdırmıştı: "Zaferden sonra hükümet şekli cumhuriyet olacaktır. Padişah ve hanedan hakkında zamanı gelince icap eden muamele yapılacaktır. Tesettür (örtünme) kalkacaktır. Fes kalkacak, medeni milletler gibi şapka giyilecektir. Latin harfleri kabul edilecek."
Sayfa 238 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
The Muslims are credited with having organized and set up hospitals in all the major towns of Islam not only for the care and treatment of patients suffering from physical ailments, but also of insane and aged persons. The first psychiatric hospitals and asylums for mental cases werebuilt by them in Baghdad as early as 705 A.D. They were soon introduced to Fes (Morocco) and Cairo (Egypt) in the eighth century. Later, famous psychiatric hospitals were built in Damascus and Aleppo in Syria also.
Sayfa 133Kitabı okudu
1826 tarihinde Türkiye'de sarık yasaklanmış ve yerine fes getirilmişti. 1925'de fes yasaklandı ve yerine fötr şapkalar ve kasketler aldı. Ve böylece Türk tarihinin ana konusu olan, batıya, Batılılaşmanın en son ölçümüyle, yani açık başla temsil edilen vaat edilmiş topraklara doğru büyük yürüyüşünde bir dizi şapka atlama taşı ve kervansaray sağladı.
Sayfa 35 - Koton KitapKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.