Taştan özenle yontulmuş bir kadın... Heykeltıraş onu kendi zevkine göre mükemmel bir biçimde yontmuş. Öyle güzel yontmuş ki sonrasında ona aşık olmuş. Tanrıçadan heykele can vermesini dilemiş ağlayarak. Tanrıça da onun bu isteğine sırt çevirmemiş, heykele can vermiş. Adam başta çok mutlu olmuş. Kadını eşi yapmış. Fakat kadının insan bedeninin aksine kusursuz bembeyaz teni diğer insanların ilgisini çekiyormuş. Adam kadını kıskanmış. Kadın adamın çocuğunu dünyaya getirmiş. Adam onu kızındanda kıskanmış. Onu sadece kendine saklamak istemiş kadını bir odaya kapatmış. Heykel artık insan olduğu için bedeninde kalan doğum izlerini bile beğenmemiş adam. Keşke yine heykel olsan da düzeltebilsem o çökük yerleri demiş kadına. Kadın ne yaparsa yapsın adama yeterli gelmemiş. Çünkü kusurlu olan kadın değilmiş aslında. Kusurlu olan adamın taştan kalbiymiş. Keşke adam taşı yontan maharetli ellerini taştan kalbinin kusurlarını törpülemek için kullanabilseydi. Böylece kadını ufak kusurlarıyla sevebilirdi.