Yüzyılın başlarında doğup bir imparatorluğun çöküşüne ve Cumhuriyet’in kuruluşuna tanık olanlar erken olgunlaşmışlar.
“Beni asıl düşündüren,çıktıktan sonra karşılaşmaya mecbur olduğum müşkilattır.Çünkü ben ne bir gazetede eşek bir yazı işleri müdürünün ne de bir yazıhanede daha eşek bir amirin kumandası altına girebilirim...”
Reklam
Tesadüfün münasebetsizliğine bak.
Sayfa 101Kitabı okudu
Merak etmeyin acı patlıcanı kırağı çalmaz.
Sayfa 144Kitabı okudu
160 syf.
·
Puan vermedi
·
5 saatte okudu
“... üzülecek bir şey yok,her şey düzelir hele Filiz hiç üzülmesin.” Sabahattin Ali’nin hayatını defalarca okumama rağmen hep farklı bir sonla bitsin isterdim, “anneme ve babaları siyasal,faili meçhul cinayetlere kurban giden çocuklara...”diye başlıyor,bir mezar yerinin bile çok görüldüğü onun meskeninin dağlar olduğu ile bitiyor.Sabahattin Ali’nin kendi objektifinden çıkmış fotoğraflarla inceleme daha da kalıcı hale geliyor.Şimdilerde “bakmıyormuş gibi çek”modasını o zamanlar Sabahattin Ali Kodak marka fotoğrafı ile kendi başlatmış sanırım️.Kitapta çeşitli anıların yanı sıra,Sabahatin Ali’nin yazmış olduğu mektuplarda var,tüm bunlar küçük bir kızın hissettikleriyle vuku buluyor.Bir babanın ölümünün bir çocuğun hayatında açtığı derin yaralar,çocuk aklıyla Filiz Ali’nin bu ölümden “babamın öldürülüşüne dair söylenenler sebep olamaz,acaba ben kötü çocuk olduğum için mi babamı öldürdüler?”diyerek kendini suçlaması ise beni çocuk edebiyatında okuduğum kitaplardaki masumluğa sürükledi️
Filiz Hiç Üzülmesin
Filiz Hiç ÜzülmesinFiliz Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2020358 okunma
Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer! Bir gün Almanların pabucunu yalayan ertesi gün İngilizlere takla atan, daha ertesi gün de Amerika’ya kavuk sallayan soysuzlar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin önünde secdeye vardık. O da kendi cefakeş milletimizdir. Meğer ne büyük günah işlemişiz! Kanunlu, kanunsuz baskılar altında ezile ezile pestile döndük. Bugünün itibarlı kişileri gibi, kese doldurmadık, makam peşinde koşmadık. İç ve dış bankalara para yatırmadık, han, apartıman sahibi olmak, sağdan soldan vurmak ve milleti kasıp kavurmak emellerine kapılmadık. Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik. Bu ne affedilmez suçmuş meğer! Neredeyse, yoldan geçerken mide uşakları arkamızdan bağıracaklar: “Görüyor musun şu haini! İlle de namuslu kalmak istiyor ve ahengimizi bozuyor…” Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hattâ bu kadar tehlikeli mi olmalı idi? Namuslu olmak ne zor şeymiş meğer! Bereket, zora katlanmasını bilen bu millet de namuslu.
Reklam
432 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.