seni ilk gördüğümde anlamıştım, benim hayal nedir bilmeyen boş zihnime zehir gibi sızacağını, kalbimin içine acıtarak sığacağını anlamıştım. biliyor musun, her zaman senin kalbine dokunabilmek için çabalıyordum. âdeta aklında koşuşturmayı deniyor hislerimizin sevişmesini istiyordum.
ama bir engel vardı aşamadığım.
her yanımı sarıyordu o engel, beni boğuyordu. sonra sarhoşluktan harap olduğum bir gece aynaya baktım ve engeli görebildim.
o engel bendim.
seni sevebilmek için, sen tarafından sevilebilmek için de kendimi bitirmem gerekiyordu sevgilim. bana ait her bir özelliği, dudaklarımın arasından kaçan her bir harfi, bulanık zihnimi ve tüttürdüğüm tüm sigaraları bitirmem, yok olmam gerekiyordu. seni kendimden sakladım, bedenim de ruhum da şimdi çok uzaklardadır.
arama, beni artık arama.
ben yokken inanıyorum ki sen de bir gün, biliyorum bir gün, o günün sabahı ben doldurmayacağım aklını. kokuma hasret beklemeyeceksin yatakta. yokluğuma alışacaksın.
sen de bitireceksin beni.
birlikte bitireceğiz beni.
onca zamandır oynamıyor kalemlerim, konu sen olmadıkça yazamazmış parmaklarım. cümlelerimi yalnız sen süslermişsin, zihnimden akan zehri bana içiren de senmişsin.
öyle diyorlar.
ben taşları yarıp içlerine çiçek ekecek kadar cesur, o çiçeği sulayıp büyütemeyecek kadar acizim.
sahi, doğuyor mu güneşlerin ben günaydın dedikçe? sevdirebildim mi sana rüyalarını? öğretebildim mi kağıttan kelebeklerin nasıl katlandığını? hala seviyor musun beni?
yok, çekip gitmeyi öğretmiş sana validen. karşıdan karşıya geçerken elinden