Sizleri Birinci Dünya Savaşı sonrası Amerika'ya doğru bir yolculuğa çıkaracağım. Baştan uyarayım, bu yolculukta o çoğu kişinin hayallerini süsleyen bir Amerikan Rüyası yok. O şatafatlı, lüks içinde yaşayan insanlar uzakta bir resim gibi duruyor. Uzaktan bakmak serbest ama içine girmek hayallerin bir parçası sadece. Hayaller kurarak bir gün o
Toros Dağlarına doğru bir yolculuk yapmaya hazır mısınız? Çukurova'nın dili olsa da konuşsa dedirten olayların içinde olmaya hazır mısınız? İnce Memed'in yanında dağları, tepeleri ,köyleri karış karış gezerek onu yaşadıklarını okumak ister misiniz?
İnce Memed serisini okumayı hep istemiştim. Sanırım zamanın gelmesini bekliyordum. Ve başladım
Bazı kitaplar hangi zamanda yazılırsa yazılsın okuyucuya göre günüzümde yazılmış hissi uyandırır. Bu dönemde yaşanılanları yazmış ama yazdığı dönem günümüz değil, deriz. İşte o kitaplardan biri ile karşınızdayım. Sabahattin Ali kendine özgü kalemiyle yazdığı içinde on üç öykü ve dört tane masalın bulunduğu Sırça Köşk kitabıyla.
Kitabın yorumundan
Merhaba,
"Sırça Köşk"e ilişkin olarak Dostoyevski de benzer kaygılar taşımış, onun kaygısı devletten ziyade Batı hayranlığı ile birlikte gelen Aydınlanmacılar üzerine...
“siz ilelebet yıkılmayacak, yani ne gizliden dil çıkarabileceğiniz, ne de nah işareti yapabileceğiniz bir sırça köşke inanıyorsunuz. Ama ben ise belki de sırçadan olduğu ve ilelebet yıkılmayacağı ve gizliden dil bile çıkarılamayacağı için bu köşkten korkuyorum.”
Yani zaman ve yönetimler değişmiş, dertler aynı kalmış :)
Dikkat spoiler içerir!
Bana göre bir eser yazarken en zor olan kısımlardan biri, karşı cinsin düşüncelerini yazmaktır. Nermin Kılıçman da bu eserinde bunu yaparak riske girmiştir. Bu riskten başarıyla çıkarak kendini kanıtladığını düşünüyorum.
Akın'ın düşünceleriyle okuduğumuz bu romanda, benim bakmadığım bir bakışla anlatmış yazar.
"Neden