Schopenhauer’den söz edelim biraz, Hegel’den ve üniversite felsefesinden nefret eden, çok gerekli küçük ilişkilerine indirgenmiş berbat cinselliği seven, Frankfurt’ta kahyası ve köpeği Atma’yla yaşayan, salonunun duvarlarına sırayla bir köpeklerin bir de filozofların portrelerini (Sokrates, Platon, Eski Yunan Kinikleri, Kant, Leopardi, Gracian, G. Bruno vb.) asan Schopenhauer’den. 1848 devrimi sırasında, dairesinin kapılarını yirmi kadar Bohemya askerine açıyor, onlar da pencerelerden aşağıya, barikatlardaki işçilerin üstüne mermi yağdırıyor; bu devrim kendisini rahatsız ediyormuş çünkü köpeğiyle rahat rahat dolaşamıyormuş sokaklarda.