Babası ve annesi misafirlerin yanına girmişlerdi. Suat antrede dolaşmıştı biraz. İçinde garip bir dürtü vardı... Fazla düşünmeden ve etrafına bile bakmadan kapıyı usulca açıp, dışarıya savuşmuştu... Acelesi vardı anlaşılan. İfrit bir düşüncenin rüzgârı mıknatıs gibi çekmişti onu dışarılara... Arabasını bile almadan çıkmıştı sokağa...
Bütün dünya bir sahnedir,
Kadın, erkek bütün insanlar da oyuncular.
Her birinin giriş ve çıkış zamanları vardır.
Her insan kısa ömrü içinde çeşitli roller oynar.
Ve yedi perdeye bölünmüştür hayatı:
Birinci perdede bebektir;
Sütninesinin kollarında salyalarını akıtarak ağlar.
Sonra sızıldanan bir okullu;
Sırtında çantası, tertemiz sabahlık yüzü
Bilincinin biraz bulanık da olsa yerine geldiği bazı anlarda aklına garip, kısır endişeler, mücadeleler ve acılarla dolu, sonu olmayan bir rüya içinde yaşamaya mahkum olduğu geliyordu.
”Esen meltemlerin, bağırıp çağırmaların, yüksek dağa yandan vuran güneş ışınlarının arasında dostluğun, birlikte bir serüveni yaşamanın, hoşnut olmanın,o gözle görülmeyen garip aydınlığı,o büyüleyici havası, bir kez daha sardı iki çocuğu da.”
Hasan-ı Basri (rh) şöyle derdi: "insanoğlu ne garip! Dili kalem, tükürüğü mürekkep olduğu halde, kendisini ilgilendirmeyen (lüzumsuz) şeyleri konuşur!"