Hikâye yazmak sanılanın aksine yazın türleri içinde en zor olan türlerden biridir bence. Az söz söyleyip çok şey anlatmanız ve bununla da okuyucuyu etkilemeniz gerekir. Bitince "acaba hikâye kahramanı ne yaptı, sonra nasıl yaşadı?" diye düşündüğüm çok hikâye okumuşumdur. Bu hissi bu tadı veren şey hiç kuşkusuz hikâyenin dilidir.
Yapıcı olması bakımından kitabın diliyle ilgili bir kaç düşüncemi söylemek istiyorum. Beni yer yer kitaptan uzaktadıran en önemli etken hikâyelerde ki kahramanların konuşmalarıydı daha doğrusu kullandıkları dillerdi. Kitap kusursuz bir Türkçe ile yazılmaya çalışılmış ama köylü, kentli, kenar mahalle sakini, yaşlısı, genci herkes güzel bir Türkçe ile konuşamaz ki, eminim bu konu daha güzel işlense kitabı bambaşka yerlere taşıyabilirdi. Bu "şive" bazı hikâyelerde kullanılmış güzelde olmuş. Bir diğer söylemek istediğim konu ise az önce saydığım kahramanların hepsinin duygu ve düşüncelerini çekinmeden açık bir şekilde dile getirmeleri. Bu da olayı biraz halk hikâyesi olmaktan çıkarmış. Anadolu insanı bu kadar güzel acamaz ki hislerini...
Sevgili Nisa Eser'e edebiyatla, kitapla geçen uzun bir ömür diliyorum. Çok genç istekli ve yetenekli bir yazar. Eminim her kitapta eksikliklerini görüp güçlü adımlarla ilerleyecektir.
Kalemine yüreğine sağlık...
Okumayan insan sorgulayamaz, sorgulamayan insan idrak edemez, idrak edemeyen insan zora gitmemek için kabullenir.Kabullenilmiş bir yaşam ise, ölümün bize gelmesini değil de bizim ona gitmemizi yeğler.