Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
·
Puan vermedi
…Gayri menzil belliydi…ve yola düşmek gerekti…peki ya Kızılelma, neresiydi???… : ….Ben Gönül! Allah‘ın insana verdiği bir sırrım var.Meydana benimle çıkanlar, gönüllerindeki aşkla yola düşenlerin, yolunda yoldaş olurum… : …Lâkin çok iyi bildiği bir şey vardı ki bir kaleyi , bir şehri almak; orayı feth etmek manasına gelmiyordu.Esas Fetih; gönüllere girmekle ve şehri alırken şehirdekilerin gönüllerine Allah adını nakş etmekle oluyordu…
Kızıl Elma 2
Kızıl Elma 2Fatih Duman · Nesil Yayınları · 2018451 okunma
Gözleri ve teninde ışığın hoş ağırlığını duyumsayıp bilincinin gayri ihtiyarı düşsel bir suya aktığını hissederken, adeta bu beklenmedik refahın manasız bir patlaması gibi, daha önce okuduğunu anımsamadığı İngilizce dizeler geldi dudaklarına: Kımıldama Bırak rüzgâr anlatsın Cennet işte bu
Reklam
·
Puan vermedi
Zevkle okuduğum, yer yer kalbimi sorguladığım, gözlerimin yaşardığı bir kitap oldu “OD”… Yunus Emre nin gönlünün incelik safiyet ve berraklığıyla beraber bu yollardaki çekilen meşakkatlerin asla ama asla boşa olmadığını, kendinin bile haberi olmadan nice mertebelere çıktığını hayretle okudum… Mübarek bir keresinde odunlarını bağlayacak ip
Od
Odİskender Pala · Kapı Yayınları · 202241,6bin okunma
Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip, kuşların hali. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; -Akşamüstüne doğru, kış vakti - Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye mi üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayri? Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz.
Orhan Veli Kanık
Orhan Veli Kanık
“İslam’da cariye harp esiridir. Harbler ise dünyamızın gündemindedir.” Anlatmak istedikleri şudur ki savaş denilen şey ortadan kalkmadığına ve muhtemelen kalkmayacağına ve dolayısıyla savaşta alınan esirler Kur’an gereğince paylaşılmak gerektiğine göre kölelik ve cariyelik denen şeyin de devam etmesi doğaldır. Bununla beraber bizim mollalar,
Gayri müslümlerden hiçbir şeyi almamaya gayret etmeliyiz mümkün olduğu kadar Müslümanın imal ettiği şeyi almalıyız çünkü kimin malını alırsanız ona yardım etmiş ona desteklemiş olursunuz. Mahmud Es'ad COŞAN KS.
Reklam
Kükreyen düşmanlarımın topraklarındasın ey Mahrem'in kızı Kavuşmak ne mümkün bu yüzden sana İlk görüşte aşık oldum ona, kabilesiyle savaşıyordum oysa Öyle bir arzu ki bu gerçekleşecek gibi değil asla Kalbimde kıymetli bir yer edindin sevgili oldun Bundan gayrı bir hal gelmesin aklına
Sayfa 77 - Antara bin ŞeddadKitabı okuyor
Akşamüstüne doğru, kış vakti; Bir hasta odasının penceresinde; Yalnız bende değil yalnızlık hali; Deniz de karanlık, gökyüzü de; Bir acaip, kuşların hali. Bakma fakirmişim, kimsesizmişim; -Akşamüstüne doğru, kış vakti- Benim de sevdalar geçti başımdan. Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış; Zamanla anlıyor insan dünyayı. Ölürüz diye üzülüyoruz? Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada Kötülükten gayrı? Ölünce kirlerimizden temizlenir, Ölünce biz de iyi adam oluruz; Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış, Hepsini unuturuz.
Fransız ihtilâlinden sonra bütün dünyada başlayan milliyetçilik hareketleri Osmanlı İmparatorluğu'nda da kendini gösterdi XIX. yüzyıldan itibaren milliyetçilik akımı gelişerek devam etti. Bunun sonucu olarak da Osmanlı İmparatorluğu'ndaki istikrar bozuldu. Önce Rumlar, sonra Arnavutlar, Araplar ayaklandılar. Her grup kendi millî toplumunu kurmak istiyordu ve bu yönde çalışmaya başladı. XIX. yüzyıldan XX. yüzyıla geçtiğimiz, sırada OsmanlI İmparatorluğu'ndaki gayri müslimlerden Rumlar, Sırplar, Bulgarlar ve diğerleri bağımsız olmuşlar, hristiyanlar arasında sadece Ermeniler bağımsız olamamışlardı. Zira oturdukları yerlerde çoğunlukta değildiler. İmparatorluktaki diğer Hristiyanlar kadar yoğun bir şekilde belli bölgelerde oturmuyorlardı. Bunun üzerine Ermeniler, Hınçak ve Taşnak millî teşkilâtlarını kurarak terör ve propaganda yoluyla bağımsızlıklarını elde etmek istediler. Plânları kabaca şöyleydi: İmparatorluktaki Müslümanlara karşı savaşabilecek bir çoğunluktan yoksun olduklarından, önce Müslümanlarla Ermenileri birbirine düşürecekler, isyanlar çıkaracaklar ve böylece Avrupa devletlerini silâhlı mücadeleye zorlayarak, onların müdahalesi ve yardımı ile de Doğu Anadolu'da bağımsız bir Ermeni devleti kuracaklardı.
Sayfa 2 - Ermeni Meselesinin Ortaya ÇıkışıKitabı okudu
Osmanlı Devleti'nin bu müsamahalı tutumunun sonucu olarak da imparatorluğun son yüzyılına gelinceye kadar Müslümanlar ve gayri müslimler daima bir barış ve güvenlik içinde yaşamışlardır. Bu sayede Ortodoks Rumlar ve Gregoryan Ermeniler İstanbul'da bulunan patrikleri tarafından bir hiyerarşik sistem içinde yönetilmişler, kendi kiliseleri, okulları, yetimhaneleri, mahkemeleri olmuş, buralarda dillerini ve dinlerini muhafaza ederek geliştirmişler ve kültür faaliyetlerini yürütebilecek vakıflar kurmuşlardır. Askere de alınmadıkları için ticaret, sanayi ve zenaat ile meşgûl olan gayri müslimler çok kısa sürede refah ve zenginliğe kavuşmuşlardır. Özellikle Ermeniler sanatkârlıkları ile Osmanlı İmparatorluğu'nda her yerde çok iyi bir muamele ve büyük hoşgörü görmüşlerdir. Ermenilere "milleti sadıka" denilmiş; onlara hep güvenilmiş, daha sonraları saraya, askeriyeye alınmış ve çok önemli mevkiler ve görevler verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda çok sayıda Ermeni paşası, bakanı, milletvekili, büyük elçisi, konsolosu, üniversite hocası, yüksek rütbeli devlet memuru olmuştur.
Sayfa 1 - Türk-Ermeni İlişkileri, Tehcir Olayı ve Sözde “Soykırım”Kitabı okudu
Reklam
OsmanlI imparatorluğu'nun, imparatorluk bünyesinde bulunan gayri müslim halka kötü davranmadığı, "millet" adını verdiği dinî topluluklara kendi kendilerini yönetme imkânı ve tam bir muhtariyet verdiği bir gerçektir. İmparatorluktaki Müslümanların dışında belli başlı dinî topluluklar olan Yahudiler, Ermeniler, Rumlar kendi dinî yöneticilerinin idaresinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bunu batılı tarihçiler de kabul ve tasdik etmektedirler. Aşağıya alacağımız satırlar 1909 yılında, yani OsmanlI İmparatorluğu döneminde Paris'te basılmış bir tarih kitabından alınmıştır: "...Türkler Hristiyanlara millî dillerini ve dinlerini bırakmışlar, onlara müdahale etm em işlerdir... Dinî ibadet yerleri (manastırlar) okul vazifesi görmekte ve geçmiş tarihin izlerini muhafaza etmektedir. Kendi dinî liderleri ve onların yönetiminde kendi kanunları vardır... Yani Türkler, bizim himayemiz altındaki ülkelere davrandığımız gibi davranmışlardır. Türkler gayrimüslimlerin siyasî kurumlarını birleştirerek, mahallî teşkilâtlara saygı göstererek, devletleri yok etmişler ancak halkların varlığını sürdürmüşlerdir..." (1)
Sayfa 1 - Türk-Ermeni İlişkileri, Tehcir Olayı ve Sözde “Soykırım” - 1) Albert Malet; L'âpoque Çontemporairıe. Hachette, Paris. 1909. s. 505.Kitabı okudu
“Bizim oralarda, gönlü kaydı mı kızın oğlana, ‘babamdan iste,’ ya da, ‘kaçır beni,’ der. Bilmez nedir flört mlört. Oğlan da, çok çok, allı pullu yemeni yollar, ‘köylü güzeli’ sevdiğine. Alfabeyi sökmüşlerse, ağaç kovuklarına, ‘seviyorum Osman, kurban olayım, dayanamıyorum gayri’, ‘ben de seni mor menevşem, sabret askere gideyim, tezkere bırakayım, başlık parasını denkleştireyim’ –ölme eşeğim ölme– yazılı pusulacıklar bırakırlar. Hercai değil..."
bırak babacığım bırak ellerimi elim avucuna sığmaz oldu gayrı ne bu korku ne bu ihtiyat eğer tecrübe edemezsem tek başınalığı nasıl başa çıkacağım olabileceklerle
Sayfa 52 - Velespit YayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.