Merhaba 1000k sakinleri :)
Sanırım depresif kitapları okumayı seviyorum.
Zweıg’ in Bilinmeyen Bir Kadının mektubu ve Satranç’tan sonra okuduğum üçüncü kitabı... Satranç için de güzel şeyler yazabilirim :) ancak Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ne yazık ki benim için hüsran niteliğindeydi.
O ne kadar hüsranla sonuçlandıysa Bir Kalbin Çöküşü’de tam bir zıttıyla müsemma diyebilirim. Yazar 56 sayfalık kısacık bir kitaba ne kadar duygu yüklenebilirse o kadar yüklemiş ve insanın kendine has kalp mağarasın da kalakalmışlığını dibine kadar yaşayıp bunu aynı şekilde okuyucuya geçiriyor. Kişinin aslında; sevdiklerinin, ailesinin, kalbinde,aklında zannettiğinden çok daha başka bir yerde olduğunu ve ya olamadığını bunun farkına vardığında ise nasıl bir hiçlik duygusuyla mutlak sona doğru kalbinde ki çöküşle nihayete erdiğini okudum, hissettim, yaşadım...
Daha fazla uzatmayacağım okuyun :)