Kadın olmak, yani erkeklerin ruh ihtiyaçları için fazla fazla zayıf olduğumuz halde istirap içinde bir esir hayati sürmeye mecbur olmak.
Mesela Behis Bey, şimdi istediğini yapmakta, istediğini görmekte, istediğini sevmekte özgürdür; arzu ettiği vakit istediği yere gider, istediği adamlarla görüşür, istediği şeylerle meşgul olur. Bizim bu esir hayatımıza nazaran ne kadar gıpta edilesi bir hayat!.. işte ben, ne istediğim vakit sokağa çıkabilirim, ne istedigim şeyi yapabilirim, ne istediğim yere gidebilirim... Çünkü kadınım...
Yani iradesiz, arzusuz, kudretsiz bir âciz, bir esir... Hayat yalniz onlara müsait, yalniz onlara lütfetmis, biz her şeyde mağlup, her halde perişan ve mazur... Erkekler istedikleri vakit evlenirler, isterlerse hiç evlenmezler; eğer fikirlerine muvafik bir kadına tesadüf etmezlerse, tesadüf edinceye kadar yahut hiç evlenmeyebilirler; yahut kırk, hatta elli yaşına kadar bekâr oturan erkekler vardır; halbuki biz, zavall kızlar... Yirmi, yirmi iki yaşımıza geldik de kocaya varmadık mı artık çürürüz. Hem sonra, talep mutlak erkek tarafından olacak! Nasıl her şeyde ellerimizi bağlamışlar, nasıl bizi her istekten mahrum ermişler!.. Ben her serbestliği feda etmeye hazırım, hatta sokağa çıkmak hakkımı bile kolaylıkla feda ederim, yalnız evimde müsterih ve bahtiyar bir hayat sürmek mümkün olmalı... Yani, hiç olmazsa beraber yaşayacağım adamı mümkün olduğu kadar tanımak ve sevmek kabil olmali... Fakat mümkün değil, bu bile mümkün değil !..