Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
1950 yılında, Şehir Tiyatroları'nın kendisinden istenen bir tiyatro çevirisini almak üzere Ankara'ya gider Orhan Veli. Burada o meşhur 'çukura düşme' hikâyesi vuku bulur. Füruzan Hanım'ın aktardığına göre, Orhan Veli Ankara'da çukura düşüp yaralanır fakat sağ salim İstanbul'a döner. Eve döndüğünde kız kardeşine yaralı hâldeki dizini açıp gösterir. Füruzan şaşkınlıkla çığlık atar, Orhan Veli'nin cevabı ise "Sakin ol, bir şeyim yok. Az daha gazetede Orhan Veli çukura düşüp ölmüş diye okuyacaktınız" olur. Bu diyalogtan kısa bir süre sonra Orhan Veli, Haluk Oral'dan adının Muzaffer Gençay olduğunu öğrendiğimiz bir arkadaşının evinden fenalaşır. Apar topar Cerrahpaşa Hastanesi'ne kaldırılır. Yapılan müdahalede beyin kanaması geçirdiği anlaşılır ve aynı gün saat 22.55'te hayata gözlerini yumar.
Sayfa 33
366 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Küreselleşme çerçevesinde Devletin rolü ve işlevi
Gencay Şaylan
Gencay Şaylan
Değişim Küreselleşme ve Devletin Yeni İşlevi
Değişim Küreselleşme ve Devletin Yeni İşlevi
Bener
Bener
Liberalizm ve postmodernizm küreselleşme sürecinde devletin varlığını bile tartışmalı hâle getirmişken, Gencay Hoca devletin bu süreç öncesi ve günümüzdeki rol ve işlevi hakkında, daha ziyade siyaset bilimi öğrencilerini bilgilendirici güzel bir çalışma hazırlamış. Devlet konusunda bundan önce liberal çoğulcu-işlevci yaklaşımın yanı sıra Marksizmin etkili olduğunu, ama günümüzde bu yaklaşımların yetersiz kaldıklarını, artık en iyi açıklayıcı alternatifin Gramsci'nin fikirleri olduğunu söylüyor ve devlet kuramını geliştirmek veya yeniden kurgulamak için bu fikirlerin esas alınmasını öneriyor. Siyasal ve ekonomik bakımdan küreselleşme sürecini gözden geçirmek ve devleti esas alarak bunu anlama ve açıklama çabasına girenler için yararlı bir kitap.
Değişim Küreselleşme ve Devletin Yeni İşlevi
Değişim Küreselleşme ve Devletin Yeni İşleviGencay Şaylan · İmge Kitabevi · 201612 okunma
Reklam
Bir şeyin sebep ve sonucunu sorgulama ve değerlendirme yeteneğinden yoksun halk tarih boyunca yöneticilerin en sevdiği topluluk olmuştur…
Yönetimin bir kişinin ya da azınlığın elinde olduğu toplumlarda ise halkın kendisine emredileni kabul etmekten başka seçeneğe ve şansı yok gibidir…
Babil halkı ne yaparsa yapsın ne tanrılarına ne de tanrıların Yardakçısı ve tercüman konumundaki kahinler ve müneccimlere yarana biliyorlardı…
Yanı başında kulağına her an farklı bir fitne Fısıldayıp muhatabını istediği yöne kışkırtan şeytanın etkisini de unutmamak gerekir…
Reklam
Baykuş bu kalabalığa karışmaz viraneler de yaşar kimseye minnet etmeyip bulduğu börtü böcekle karnını doyurur ve kendi yalnızlığında gül gibi geçinip gider , tehlikelerini bildiği için şehir hayatına hiç özenmez kalabalıktan kaçıp viraneler sığınan bu özelliği ile tekke’da Halvete girmiş şeyhi andırır bu tavrı ile kuş cinsinin en akıllısı olarak nitelenmeye layıktır …/
*Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim *Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni
Oysa aşığın cennet özlemi ve cehennem korkusu yoktur aşığın talebi sevgiliye kavuşmak her an ona kavuşma özlemiyle yanmak ve sonunda onun varlığında yok olup ebedi varlığa ulaşmaktır…
Hüznün ayrı bir asaleti olsada ben size gülmenin daha çok yakışacagını düşünüyorum, hatta bundan eminim:)
Reklam
Ama şiirin duygulara hitap eden ve ruhu kavrayan doğasının yanı sıra muhatabınında bu etkiye açık bir ruh halinde bulunması gerekir …
Hüznünü hüznüm bilmeye kederiyle kederlenip neşesiyle gülmeye kurgulanmıştım :(
Gülü ilk gördüğümde beyaz elbiseli sade giyimli mahzun duruşlu bir çiçekti .
Şu gül dedikleri vefasızdır çünkü sadık aşığına karşı safâsızdır …
332 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.