Insan gittiği her yere kendisini ve bilincini taşır. Mekân büyük bir gece gibi, hep oradadır, bekler. Ve biz bir şekil de ona döneriz. Insanın kendisinden kurtulması mümkün değildir zira. Geçmiş dediğimiz belirsizlik, hafıza dediğimiz derin karanlık, karakter dediğimiz çeşitlilik mutlaka bir mekana gereksinim duyar kök salmak için. En nihayetinde kendine mal etmekten, onun sunduklarıyla bağ kurup özdeşlik sağlamaktan geçer mekân bilinci kişide.