Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Hayatın kendisiyle her karşılaştığında ondan kaçmıştı. Şimdi uçurumun üstündeki bir köprüden sakin sakin geçerken birden köprünün kaldırılmış olduğunu ve orada bir girdap bulunduğunu gören bir adamın hissettiğine benzer bir duygu içindeydi. Girdap gerçek hayat, köprü ise yaşadığı yapay hayattı.
"Burada olmak hoşuna gidiyor mu?" "Hayır. Burası bir girdap. Seni içine çekiyor. Burada kalmak istemezsin dostum. Buradaki herkes kafayı yemiş."
Reklam
. Denizin vahşi cazibesi denizkızında yaşamalı. Cildinde okyanusun fosforlu parıltısı, saçında ise birbirine karışmış deniz yosunu olmalı. Suyun bin rengi parıldamalı gözlerinde; girdap onun öpücüğünde, köpüğün yumuşaklığı da kucaklamasında olmalı. . . .
İnsan yaşamında zaman sadece bir nokta, varlığımız değişken, kavrayışımız zayıf, tüm bedenimiz çürümeye mahkum, ruhumuz bir girdap, talihimiz önceden kestirilemez ve şöhretimiz belirsizdir.
Sayfa 48 - Can Yayınları - 1. BaskıKitabı okuyor
İnsan yaşamı sınırlıdır, varlığı akışkandır, eğilimi belirsizdir, tüm bedeni çürümeye yatkındır, ruhu girdap gibidir, kaderi anlaşılmaz ve ünü muallaktır.
Kısa süre sonra kurtarılması gereken şövalyenin kendisi olur
Beyaz şövalyeler, zor durumdaki genç kızları kurtarmak için düşmanın üzerine çullanırken, peri masalları da bizi onların sonsuza dek mutlu ve mesut yaşayacaklarına inandırır. Bu neredeyse imkânsızdır! Madalyonun diğer tarafında kurtarılan kişinin gücünü kaybetmesi vardır ve bu, ilerleyen zamanlarda girdap reaksiyonu olarak kendini gösterir.
Pdf, Geoaktif YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Görmüyor mu­sun? Çıldırıyorum senin için. Girdap gibi. "
Hayatın kendisiyle her karşılaştığında ondan kaçmıştı. Şimdi uçurumun üstündeki bir köprüden sakin sakin geçerken birden köprünün kaldırılmış olduğunu ve orada bir girdap bulunduğunu gören bir adamın hissettiğine benzer bir duygu içindeydi.
Sayfa 189Kitabı okudu
İnsan yaşamı sınırlıdır, varlığı akışkandır, eğilimi belirsizdir, tüm bedeni çürümeye yatkındır, ruhu girdap gibidir, kaderi anlaşılmaz ve ünü muallaktır.
soğuk girdap kanımın zikzağı ruhsuzum ben dostsuz ve beceriksiz bir çağlayanım tanrım
Reklam
Acaba Nil'in bu dehşetli, bu ölümcül girdap ve selleri bu zavallı Dilber'i, bu bedbaht esiri nereye götürüyor? Hürriyetine ...
Bir süredir kanepenin arkasında hareketsiz duran eli, şimdi dizinin üzerinde duruyordu. Eteğinin ekose desenlerini takip ederek amaçsızca parmaklarına baktım. Onlarda merak uyandırıcı bir şey vardı, parmak uçlarından yayılan görünmez ipler tamamen yeni bir zaman kavramı etrafında tekrar örülüyordu sanki. Gözlerimi yumdum, karanlığın içinde karşımda girdaplar parıldıyordu. Sayısız girdap doğuyor ve usulca ortadan kayboluyordu. Uzakta bir yerlerde Nat King Cole “Sınırın Güneyinde”yi söylüyordu. Şarkı Meksika hakkındaydı, ama o zamanlar hiçbir fikrim yoktu. “Sınırın Güneyinde”nin sözlerinin tuhaf, çekici bir havası vardı. Sınırın güneyinde muhteşem bir şeylerin olduğuna kesinkes inanmıştım.
Doğan Kitap
Babasının plakları içinde en çok sevdiğim Liszt’in piyano konçertolarından biriydi: her yüzde birer konçerto. Onu iki sebepten seviyordum. Öncelikle plağın kabı güzeldi. İkincisi, tanıdığım hiç kimse –Şimamoto hariç tabii ki– Liszt’in piyano konçertolarını dinlemiyordu. Bu düşünce beni heyecanlandırıyordu. Etrafımdaki kimsenin bilmediği bir dünya bulmuştum –sadece benim girmeme izin verilen gizli bir bahçe. Başka bir boyuta geçiş yapmış, yükselmiştim. Müzik tek başına harikaydı. İlk seferde bana abartılı, yapay hatta anlaşılmaz gelmişti. Yavaş yavaş, tekrar tekrar dinledikçe, beynimde belli belirsiz bir imge oluşmuştu –anlamlı bir imge. Gözlerimi kapatıp konsantre olduğumda, müzik bir dizi girdaba dönüşüyordu sanki. Bir girdap oluşuyor, onun içinden bir diğeri şekilleniyordu. Ve ikinci girdap bir üçüncüsüyle birleşiyordu. Bu girdaplar, şimdi anlıyorum, kavramsal, soyut şeylerdi. Her şeyin ötesinde, Şimamoto’ya onlardan bahsetmek istiyordum. Ama onlar sıradan dilin ötesindeydi. Tamamen farklı kelime dizilerine ihtiyaç vardı ama onlara dair hiçbir fikrim yoktu. Dahası, hissettiklerimin kelimelere dökmeye değip değmeyeceğini bilmiyordum. Maalesef, piyanistin adını şu an hatırlayamıyorum. Hatırladığım tek şey renkli, parlak plak kılıfı ve plağın ağırlığıydı. Plak, gizemli bir şekilde ağır ve iriydi.
Doğan Kitap
İnsan yaşamı sınırlıdır , varlığı akışkandır , eğilimi belirsizdir , tüm bedeni çürümeye yatkındır , ruhu girdap gibidir , kaderi anlaşılmaz ve ünü muallaktır .
"Daha tecrübe edeceğiniz çok duygu var; ruhunuz uykuda; onu uyandıracak sarsıntı henüz gelmemiş. Siz bütün bir varoluşun sizin gençliğinizin geçtiği sakinlikte geçip gideceğini sanıyorsunuz. Gözleriniz kapalı ve kulaklarınız tıkalı yüzerken ırmağın yatağından fazla uzakta olmayan bir yerde, sulardan yükselen kayaları da görmüyorsunuz, onun dibinde kaynayan dalgaları da. Ama size söyleyeyim bir gün, kanalın içinde kayalık bir geçide gireceksiniz, burada hayat ırmağınızın bütün suları gürültü ve kargaşa içinde köpüren bir girdap olacak ve siz, ya sivri kayalıklara toslayıp atomlarınıza kadar parçalanacaksınız ya da yüksek bir dalga sizi daha sakin bir akıntının içine taşıyacak; şimdi bana olduğu gibi."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.