Burhan Sönmez’in son romanı Labirent’i bir arayışın romanı olarak nitelendirebiliriz. Yazar kitap boyunca, kahramanın belleğinin peşinde geçmişine ait kırıntıları ararken içinde bulunduğu boşluğu ve tekinsiz durumları yalın bir dil kullanarak daha ilk sayfalardan okuyucuya hissettirmeyi başarıyor.
Geçmişine ait izler ararken, -ve bunda mütemadiyen başarısız olurken- yazarın, geçmişin adeta gölgemiz gibi yanıbaşımızda olduğunun altını çizmesi, kahramanın, bir bakıma, sahip olduğu geçmişi hatırlamak veya bulmak istemediğinin bir kanıtı belki de. Arkadaşlarını kendi şarkılarını çalarken dinlediğinde, söz ve müziğin uyuşmayan noktalarını bulması, eski hayatına dair sorunları ancak şimdi görebilmesinden kaynaklanmaktadır. Kendisini geçmişine ait hatırlamaya zorladığı tek konu, ailesinden hayatta kalan ablası ve yeğenidir. Sonunda, eski hayatına dair sahip olmak istediği tek unsurun ailesine olan bağı olması da bu sebeptendir.
Labirent, geçmişinin peşinde kendi labirentleri arasında gezinen kahramanımıza, İstanbul panaromasının eşlik ettiği bir roman.