Kaybettim mesafeyi, zamandan uzaklaştım
Sevgi diye sarıldım, isyanla kucaklaştım
Ne kendimden kurtuldum, ne kendime yaklaştım
Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler
Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış ölüler.
Gözlerim buğuluyken bir akşam üstü,
Saçlarının kızıllığında buldum en güzel rastlantıları.
Dünyanın telaşı hırpalarken insanları
Sen de buldum yüreğimin dingin sabahlarını…
(Y.Ç
Sevdam büyüdükçe dünyam dar olur.
Zamandan çıktığım zamanlar olur.
Ve öyle güzel ki... Bırakın kalsın.
…
Umutlar ırakta.. Bırakın kalsın
…
Kutsaldır bu yara.. Bırakın kalsın
…
Lüzum yok bahara.. Bırakın kalsın
…
Yazın şu duvara bırakın kalsın
Ellerini alıyorum sabaha kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
Ellerinin bu kadar beyaz olmasından korkuyorum
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamıyan bir adamım
Ömür Hanım...
Gelmiyorsun, gitmiyorsun
Sesin yok, yüzün yok
Canımın ilmekleri arasında bir ishak kuşu Sabahlar, çiy düşmüş uykusuzluk Akşamlar, gözyaşı lambalarından bir sokak. Uzağın yok, yakının yok
Bir senden yapılmış odalarda
Seni seviyorum.
Bütün ayrılıklardan geriye kalmış ağıtlar gibi bakarım. Her taşı, her gölgesi, her rüzgârı yaşadığım zamanlardan bir sonsuzluk bağışıymış gibi bakarım.
İşittim ki, benim için ağlıyormuşsun,
Hala adım düşmüyormuş dudaklarından!
Geçenlerde bir yolcudan beni sormuşsun,
Metruk, ıssız bir manastır gibiymiş odan!
Çamlıklarda tek başına geziyormuşsun,
Gözyaşların anıyormuş eski günleri...
Ümidini siyah ufuklarda yormuşsun,
Sanmışsın ki, giden günler gelecek geri!
Artık ela gözlerinin altı çürümüş,
Bahçemdeki kuşlar gibi susmuş kahkahan!
Kalbin bir dal mevsimin hüznü bürümüş...
Akşamları son yolcular geçerken kırdan
Nazarların dalıyormuş, yıllardan beri
Bir seyyahın bekleniyor gibi haberi!
Yusuf Ziya Ortaç