Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

984 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Nerede bu "Hayatın Kaynağı"?
YouTube kitap kanalımda bu yıl okuduğum kitaplardan biri olan Hayatın Kaynağı için yaptığım yorumu dinleyebilirsiniz: ytbe.one/Grnrj8QBHoU "Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." İşte o kitabın adı Hayatın Kaynağı. Hani şu hiçbir yerde bulunamayan, baskısı olmayan, bir türlü okuma şansına erişilemeyen o kitap... Sizin de okuduktan sonra hayatınızı değiştiren bu tür kitaplar var mı? Bu kitabın yeteri kadar abartılmadığını ve yorumlanmadığını düşündüğüm için geçmiş mesleği mimarlık olan biri tarafından incelenmesi gerektiğini düşündüm ve işte buradayım. Bu kitabın baskısını şehrinizde aradınız ve bulamadınız mı? O zaman şehrinizi iyice gezmemişsiniz ve tanımamışsınız demektir. Bu kitabın baskısını ülkenizde aradınız ve bulamadınız mı? O zaman ülkenizi iyice gezmemişsiniz ve tanımamışsınız demektir. Bu kitabın baskısını dünyanızda aradınız ve bulamadınız mı? O zaman dünyanızı iyice gezmemişsiniz ve tanımamışsınız demektir. Bu kitap da zaten onu dünyanın her noktasında arama çabasına girişip de bulmayı arzulayacak kişilerin okumayı hak ettiği bir kitap olacaktır. Bu kitabı anca mimarlık okuyan öğrenciler ya da mimarlık mesleğinin içinde bir şekilde bulunanlar en iyi şekilde içselleştirebilir. Çünkü bu mesleğin içinde bulunmadan, mesleğin uygulanış biçimlerindeki yozlaşmışlıkları görmeden ve mimarinin estetiğini hissetmek için taşa, tuğlaya, tarihe dokunmadan bu kitabı tam olarak içselleştirmeye çalışmak, her zaman eksik bir yorum olmaya mahkumdur. Ama elini Sisifos gibi taşın altına koymayı seven bir insan olarak size bu kitap sürecinde aklımdan geçirdiğim bazı düşünceleri anlatmak istedim. Mimarlık mesleğinden yeni istifa etmiş bir insan olarak artık bazı şeylerin anlatılması ve bu meslekten olmayan kişilerin de bilgilendirilmesi gerektiğini düşündüm. Öncelikle şu alttaki alıntıyı okuyalım: "Ben bir mimarım. Bu düzensiz kuralların ne şekilde inşa edildiğini anlayabiliyorum. Üzerinde yaşamak istemediğim bir dünya meydana gelmek üzere." [s. 911] Nedir bu düzensiz kurallar, üzerinde yaşamak istemeyeceğimiz bir dünya? Üzerinde oturduğunuz evlerin çoğunun betonlardan, duvarlardan ya da tuğlalardan değil de kul hakkı yenen işçilerden meydana geldiğini söylesem ne derdiniz? Gelin anlatayım... Artık sabah kalktığımda CV atılmış mail'lara dönüş yapılıp yapılmamış olmasına bakmadığım, tanımadığım bir numara bana iş vermek için mi aramış diye beklemediğim, istediğim saatte yatıp istediğim saatte kalktığım bir işim var. Kulağa bu kitaptaki "Howard Roark" karakteri gibi çok ütopik geliyor değil mi? Ama "Hayatın Kaynağı"nı arayan insanlar için bu sonuçlar çok da ütopik olmasa gerek. Meslekte şantiye şefi olarak çalışırken benden göz göre göre talep edilen kul hakkı istekleri, işçilerin ve kalfaların hak edişlerinden patron tarafından istenen haksız kesintiler, üstlerin ile altların arasında medcezir yapmak gibi şeylerin benim "hayatımın kaynağı" olmadığını çok önceleri anlamıştım. En basit şekilde bir örnek vermek gerekirse, bir işçi 500 lira değerinde bir iş yapmışsa o işçiye 500 lira verilmelidir, değil mi? Fakat patron tarafından benden oraya 300 yazmam istenirdi. Matematik kitaplarındaki işçi problemleri yalandı, esas işçi problemi buydu! Bir gün şantiyede yemek aldığım sırada işçiler için verilen yiyeceklerde bazı şeyler olmadıktan sonra bir işçinin gözlerimin içine bakıp "Sizin tarafta her şey var bizde niye yok şef" demesi içimi kaç yıldır acıtıyor, o anda da aslında yanlış bir meslekte olduğumu anlamıştım. O anda "Hayatın Kaynağı"nın orası olmadığını, başka bir yerlerde beni beklediğini ve bu başka yerin de ancak benim kendimi aramamla oluşabileceğini anlamıştım. Kitapların dünyasına daldım. Dostoyevski'yi okudum, acıdan acıya koştum. Kafka'yı okudum, sonucu olmayan sonuçlara aldandım. Camus'yü okudum, dünyanın saçmalığında kendimi en saçma insan olarak hissettim. Erich Fromm'u, Viktor Frankl'ı, Rollo May'i okudum, kendimi aramaya başladım. "Kendimi buldum" diyemem, bunu demeye haddim yok. Bunu hiçbirimiz hiçbir zaman diyemeyeceğiz, belki de ölüm, kendimizi bulduğumuz tek nokta olacaktır hayatımızda çünkü. Fakat bu başka bir tartışmanın konusu... Mimarlığı bir sanat ve hayatı görüş biçimi olarak çok seviyordum, hala da çok seviyorum. Çünkü bir şeyleri sıfırdan başlayarak inşa etmek bana bir kimlik inşa etmeyi çağrıştırıyordu. İnsanın da temeli vicdan ve hoşgörü, döşemesi akıl, kolonları saygı, kirişleri empati ve çatısı da dış görünüşü olmalıydı. Fakat Zeki Demirkubuz'un sözüne benzer olarak "Bu ülkede paragöz insanlar tarafından yönetilen mesleklere dair hiçbir şeyin, hiçbir zaman benim dilediğim gibi olmayacağını biliyor, artık bundan acı duymuyordum." Hayatın kaynağı çok başka bir yerde arkadaşlar. Bu yazıyı buraya kadar okumuş olan bütün insanlar için belki de bu kaynağın her insan için ne olduğunu tek tek söyleyecek yeterliliğe sahip olamayabilirim fakat en azından "nerede olmadığını" söyleyebilirim. 8-5 mesailerde sürünüp kendi isteklerini değil sürekli bir başkalarının isteklerini yapmak zorunda kalmak, kendinden ödün vere vere malzemeden bile isteye çalarak bir kimliği inşa etmek, hayatının kaynağını patronların cebinden çıkacak miktarlarda aramak, meslek haklarınızı bile bilmeden kendinizi bir köle gibi kullandırmak, size işinizde yapılan psikolojik baskılara sesinizi bile çıkaramamak... Sizce bunlar "Hayatın Kaynağı" gibi geliyor mu kulağınıza? Bence bu kaynağı sadece kitap okuyarak bulabilmek de mümkün değil. Esas gerçeklik ile kurgu gerçekliği dengelemek, dünyanın acılarını kendi acılarımızla üst üste koymak, empatiyi öğrenmek için dere tepe düz gitmek, gerçekten de bu "hayatın kaynağı"na layık olmak gerekiyor diye düşünüyorum. "Hayatın Kaynağı" ancak ve ancak sizin kendi benliğiniz olabilir, bunu bir başkasından beklemek yapacağınız en büyük hata olacaktır. Size diyeceğim şey, ne olursa olsun geleceğinizi başkalarının sizin için belirleyeceği şeylerden beklememeniz yönünde olacaktır. Siz, kendi benliğinizle, kendi düşüncelerinizle biriciksiniz.
Hayatın Kaynağı
Hayatın KaynağıAyn Rand · Plato Film Yayınları · 20132,725 okunma
··3 alıntı·
15,1bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Garipbirokur okurunun profil resmi
Şu sıralar ben de çok düşündüm hayatımın kaynağını ama bu kaynağı nerde ya da neyde aramam gerektiğini tam olarak bilmiyorum bilmiyoruz . Ben lise öğrencisiyim ve meslek tercihime az kaldı diyebilirim ama bu hayattaki tek hedefim bir meslek mi ya da bir meslekteki beklentilerim neler olmalı. İçimden hangi meslek geçse ya geçim sıkıntısı olur , iş bulamazsın , yurt dışına çıkacak desteği göremezsin .. gibi gibi şeyler hayal kuramiyoruz ya da kurduğumuz hayallerin gerçekte öyle kurgulanamayacaginfan korkuyoruz yani şuan çok şey söylemek istiyorum bu incelemenizi okuduğum şu vakit gerçekten de ben de hayatın kaynağını sorguluyorum..bir ömür para için çalışıp emekli olmayı beklemek istemiyorum ya da bir ev alıp ömür boyu onun borcunu ödemek peki ne istiyorum bilmem sadece insan gibi yaşamak ve insan gibi yaşatmak ...ve bir doz da huzur fena olmazdı .
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Henüz bir lise öğrencisiyken bile bu tür düşüncelerle birlikte olup kendiniz için bir farkındalık yaratma çabanız takdire şayan. Böyle devam ederseniz eminim ki insan gibi yaşayacağınız ve insan gibi yaşatacağınız zamanlar yakındır. 😌
Fatma okurunun profil resmi
Ben de bölümümde mimarlık tarihi ve mimari restorasyon alanlarına yönelmiştim. Biraz biraz sizi anlayabiliyorum. Kitaba gelince o kadar çok karşıma çıkıyor ki. Fakat ne kitabın kendisini ne de düzgün bir pdfine denk gelebildim. Siz şanslısınız.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
restorasyon eskiyi yeniyle birleştirmek adında çok değerli bir meslektir aslında. yurtdışında inanılmaz restorasyon örnekleri var fakat ülkemizde halen kıymeti verilebilen bir alan değil. çünkü 75 80 yaşındaki restorasyon hocaları bile yaz okuluna ne kadar öğrenci bırakırsa o kadar ekstra para alırım mantığıyla bir iş disiplini yürütünce ülkede restorasyonun da değeri kalmıyor. :)
1 sonraki yanıtı göster
Bu yorum görüntülenemiyor
Liliyar okurunun profil resmi
Okurken, tıpkı söylediğin gibi, bu kitaba mimar kafasıyla yaklaşmak lazım diye düşünmüştüm. Ama düz bir diplomayla değil, aşkla mimarlık yapan bir insanın kafasıyla. Benim üzerinden hızlıca geçmiş olduğum bir nokta, seni başka bir açıdan yakalamış olabilir. Ve kesinlikle, hayatlarımızın kaynağını sadece kendi içimizde bulmalıyız. Kalemine sağlık. :)
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Evet, yani bu mesleğin içinde olmayan birileri de elbette anlayacaktır Howard’ı, Peter’ı, Gail’ı veya Dominique’i. Fakat bu örnek veriyorum pay olarak %60 olur, %70 olur. Zaten Bina Bilgisi dersinde bize bu kitabın filmi de izletilmişti, sonra üzerine tartışılmıştı. Vaktinden ayırdığın için teşekkür ediyorum. :)
Ş. okurunun profil resmi
Hocam ağzınıza sağlık ilk kez duygulandım bir inceleme okurken. Sizin gibi insanların böyle incelemeler yapıp daha çok kişiye ulaşmaları gerçekten çok kıymetli, tebrikler..
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Vaktinizden ayırdığınız için çok teşekkürler. “Empati” önemli bir kelime, siz de okurken bunu uygulamışsınız. 😌
Hale Atalardin Zengin okurunun profil resmi
Oğuz bey yorumunuzu okurken kendimi çok üzgün hissettim. İnsan bazı gerçekleri duymak istemiyor. Ben de makine mühendisiyim kötü bir maaşa kötü bir işim var ama bırakamıyorum. Usulsüzlükler, yalanlar, alttan alttan para kaçırmalar... Hiç birini duymak, görmek, şahit olmak istemiyorum. Ben ve eşim ikimiz de şöyle sakin, köylere yakın bir yerde yaşamak istiyoruz ama şartlar maalesef fırsat vermiyor. Yaptığınız yorumda çok haklısınız sadece herkes sizin gibi işini bırakıp yapmak istediği şeyleri yapamıyorum. Tabi bu da mutsuzluğu beraberinde getiriyor. Umarım bir gün hayallerimizi yaşarken buluruz kendimizi. Sağlıcakla kalın...
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
Zaten ben bu milyonların arasından bir kişiyim sadece, eminim ki benim durumumu yaşamış daha milyonlarca kişi var bu ülkede. Sadece işimizi kaybetme korkusuyla dile getiremiyoruz. Meslek haklarımızı bile bilmiyoruz. Ben kendi haklarımı öğrendikten sonra bütün haklarımın çiğnendiğini çok sonra öğrenmiştim, iş işten geçti tabii... Umarım mutsuzluklarınızı bilinçli bir hale getirip mutluluklara dönüştürebilirsiniz. Selametle...
Ülkücan Sütbaş okurunun profil resmi
"Gel tecrübe kazan, sana para vermeyelim." diyen o kadar çok proje firması var ki. Kaç tane yeni mezun mühendisin mimarın çaresizlik içerisinde göz yumduğunu bilirim. Emek çalmak hırsızlıkların belki de en adisi! Bu sektörün şantiyesi ayrı dert, ofisi ayrı dert. Emek sömürüsü ayrı dert insanların hayatlarını düşünmeden ucuz bina yapmak ayrı dert. Şantiye stajımı çok iyi olduğunu düşündüğüm bir firmada yapmıştım. Staj defterime yalnızca teknik bilgileri değil mesleğimle ilgili duygu ve düşüncelerimi de yazmak istediğimi ifade etmiştim ve tekniker bir beyefendi tarafından alaya alınmıştım. Sanki bir robot olmak zorundaymışım gibi. Betonarme yapa yapa ruhlar da mı betonlaşıyor? Ya da yok, çağın insanı kötü suç betonun değil.
Oğuz Aktürk okurunun profil resmi
ne deseniz haklısınız. bu durumun işveren yönünden çok işçi yönü de var ama. "yeter ki tecrübe kazanayım, ilk zamanlar para almama gerek yok" kafasındaki mimarlar da çok maalesef. zamanında ben de onlardan biri olduğum için onların da nasıl bir düşünce içerisinde olduklarını çok iyi anlıyorum. her ne olursa olsun bu meslek şu an sağlıklı koşullarda devam edilebilecek gibi değil bu ülkede. ben de hayatımın kaynağını başka bir yerde arıyorum. değerli yorumunuz ve düşünceleriniz için çok teşekkürler
1 sonraki yanıtı göster
Yeşilpınar okurunun profil resmi
Bu kitabı en çok arayanlardan biriydim . Çok şükür yeniden basılmıştı .
Elde var hüzün... okurunun profil resmi
Kitabı çok okumak istiyorum ama basımı durmuş nereden bulacağım bilmiyorum . Uzun zamandır da bakıyorum ama sadece ikinci el var ve onlarda fahiş fiyat 🤷🤷
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.