Gönderi

318 syf.
·
Puan vermedi
Kesinlikle okuyun, harika bir kitap !!!
Atlas Okyanusu'nun dibinde yatan bir kitabın hikâyesi bu. Kitap, daha on sekiz yaşında filozofluk unvanına sahip olan, zekasıyla, düşünceleriyle, kendisine has kişiliğiyle ünü asırlar boyu devam eden, yaptıkları ve yapmaya çalıştıklarıyla kendisine derin saygı ve hayranlık uyandıran; Şiir, Gökbilim, Felsefe, Matematik ve Edebiyat alanlarında akla ilk gelebilen Rubai ustası Ömer Hayyam'ın Rubaiyat'ın tek yazma nüshasıdır. Ibn-i Sina'nın en gözde, çalışkan talebesi olan Cabir, tıp ve kelam ilimlerinde hocasına çok yakındır. Fikrini dile getirmekten korkmayan Cabir'in bu kusurundan dolayı başına gelmedik olay kalmaz: Birçok kez hapse atılır, meydan dayağına çekilir, kırbaçlanır... Nihayet karısının vefat etmesiyle aklını yitirir. Görenler onunla alay ediyor, onu tartaklıyor ve dövüyor. Semerkant caddesinde bu olayı gören Ömer Hayyam, Cabir'i tanır. Olaya engel olmak için müdahale etmeye çalışır ama oradakiler Hayyam'ı da döverler. Yazdığı rubailer yüzünden onunla da dalga geçerler. Filozofluk suç olarak görülmese de Simyacılık suç olarak görülmüş. Ömer Hayyam'ı Simyacı olarak da görüldüğü için onu kentin kadısı Ebu Tahir'e götürürler. Tahir, Ömer Hayyam'ı tanımakla beraber onunla yakın dost olur ve rubailerini yazması, saklaması için ona zamanın en kaliteli kağıdından yapılmış boş sayfalardan oluşan kitabı hediye eder. Ve Rubaiyat artık gizlinden gizliye su damlalarının boş bir çukuru doldurması gibi oluşmaya başlar sayfa sayfa. Kitap dört bölümden oluşuyor: Birinci ve ikinci bölümü; Ömer Hayyam, Hasan Sabbah ve Nizamülmülk'ün tanışması, arkadaş olması ve sonrasında Hasan Sabbah ile Nizamülmülk arasında yaşanacak olan güç, iktidar ve büyük bir devlet kurabilme mücadelelerini anlatıyor. Ömer Hayyam, Nizamülmülk'ün daveti üzerine kendisiyle görüşmek için yola çıkar. Yolda Hasan Sabbah ile tanışır ve yol arkadaşı olurlar. Nizamülmülk, hem Nizamiye Medreselerini kurmak hem de devletin daha adaletli, güvenli olabilmesi için Ömer Hayyam'dan kendisine yardımcı olması için ricada bulunur. Devlet işleriyle ve siyasetten uzak durmak isteyen tevazu örneği Ömer Hayyam, yerine Hasan Sabbah'ı tayin etmesini tavsiye eder. Gözü hep yüksekte olan Hasan Sabbah kısa zamanda Padişahın gözüne girer. Padişah, Nizamülmülk'ten imparatorluğun gelir giderlerine dair en kısa zamanda kendisine rapor hazırlamasını ister ama Nizamülmülk, bunun kısa sürede mümkün olmayacağını ancak iki senede mümkün olabileceğini beyan eder. Bu fırsatı kaçırmak istemeyen Hasan Sabbah bu raporu kırk günde kendisine izin verilirse hazırlayabileceğini ifade eder ve hazırlar. Raporu sunma anında Nizamülmülk'ün küçük bir oyunuyla Hasan Sabbah, hezimete uğrar ve padişahı kandırdığı gerekçesiyle imparatorluğun sınırlarından sürgün edilir. Ve meşhur Alamut Kalesi, Haşhaşi hikayesi böyle başlar. Hasan Sabbah da Din, Felsefe, Tarih ve Gökbilim alanlarında kendinden söz ettirmiş bir kişidir. Kurmuş olduğu Haşhaşi örgütüyle tarihe hem yön vermiş hem de adını yazdırmıştır. Okumayanlar veya Hasan Sabbah ile ilgili daha fazla bilgi edinmek isteyenlere bu kitaptan sonra Alamut Kalesini okumalarını da öneriyorum. Üçüncü bölümünde kitabın anlatıcısı olan Benjamin Omar Lesage'yi tanıyoruz. Onun ailesini, Rubaiyat'a ve Ömer Hayyam'a ilgisinin nasıl başladığına, Rubaiyat'ı bulabilmek için dedesinin tavsiyesiyle İstanbul'a gelişini, burda Şeyh Cemaleddin ile tanışmasını ve onun da yönlendirmesiyle İran'ın Tebriz şehrine yolculuğunu,  burda tanıştığı şahsiyetleri, başına gelen olayları ve aşık olacağı Prenses Şirin'le ilişkilerini ele alıyor. Dördüncü bölümde ise, yıllarca Saltanatla yönetilen İran'da Demokrasi, Özgürlük... gibi kavramların ayak seslerinin yükselmeye başlayışını, ilk girişimler başarısız olsa da Fazıl, Benjamin, gibi şahsiyetlerin öncülüğünde Tebriz başta olmak üzere İsfahan, Merv ve İran'ın diğer önemli kentleri bu ayak seslerine daha yüksek sesle karşılık verişlerini, Topyekün bir mücadeleden sonra İran'da saltanatın yıkılışını, Demokrasinin bayrağının dalgalanmaya başlayışını ve Özgürlük şarabını tadan İran halkının geçirmiş olduğu başkalaşım sürecini okuyoruz. Kitap çok iyi olmakla beraber etkisini iyice hissediyorsunuz. Kahve tadında bir kitap diyebilirim. Okuduğunuz her satır sizleri tarihin önemli şahsiyetleriyle (Ömer Hayyam, Nizamülmülk, Hasan Sabbah, Tuğrul Bey, Çağrı Bey, Alparslan, Melikşah, Timur Bey, Cengizhan, Hülagü ve Semerkant Han'ı) tanıştırıyor. Onların yaptıklarına ve tarihin önemli mekanlarının, tarihe nasıl direndiklerine şahit oluyorsunuz. Her satırı ayrı bir tat, ayrı bir kelam, betimlemeleri oldukça canlı, kahve yudumundan sonraki eşsiz haz. Herkese iyi okumalar diliyorum..:)
Semerkant
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202062,2bin okunma
··
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.