Gönderi

Savaş Karşıtlığı
Savaş ve karşıtlık. Yaklaşık 15 yıldır bu iki kelimeyi yan yana getirdiğimde iç halkam dahil olmak üzere, sosyal çevrem gözlerini kocaman açıp baktı durdu bana. Mart 2003'te Amerikalılar Bağdat'a girdiğinde, CNN ekranından yanki işgalini izlemiştim. 13 yaşımdaydım. O yaşımda, işgali izlerken sözcüklerle tarif edemeyeceğim bir şeyler hissettiğimi hatırlıyorum. Bugün sözcüklere dökmeye çalışıyorum, yetersiz kalıyor kelimeler. Irak'taki direniş gruplarının (Ensar el Sünnet, Şii grupları, Türkmen Cephesi, El Kaide) videolarını izler, Amerikalılar'a derinden bir hınç duyar, yaşım yettiğinde Irak'a gidip batılılarla savaşmayı, komşumuzun gariban halkını, bizden çok da uzak olmayan Arapları, Iraklıları kurtarma hayallerine kapılırdım. Bu hayallerimin yeşerdiği atmosferde, benden önceki kuşaktan bana yadigar kalan pop kültürde, rock'ta, metalde, sinemada savaş karşıtlığı vardı. Belirgindi. Göze çarpardı. En azından ben farkındaydım demek istiyorum. Elbette benim neslimden başkaları da aynı atmosferde büyüdü ve benim aldığım ''şey''leri onlar da aldı. Ancak üniversite yıllarımda, yirmilerimin başlarında tamamen kayboldu yok oldu bitti savaş karşıtlığı söylemi. Görünmüyordu artık orada burada, dost meclisinde, okulda, pop kültürde, sinemada... Yalan olmasın, aynı karede bulunmayı geçtim, aynı sözleri söylüyor olmaktan bile rahatsızlık duyacağım insanlar sürdürdü belki bu söylemi. İtiraf edeyim, hakikati, doğruyu söyleyenin ağzı yüzü, yediği içtiği, kimle oturup kalktığı, hayata nasıl baktığı artık zerre önem teşkil etmiyor benim için. Bunu anlayabilmek için biraz daha olmam gerekiyormuş sanki. Neyse, ne sen ne o ne de memleket görmedi, unuttu. Yaşam derdi, dünya hali, ekmek parası, çoluk çocuk, ekonomi... Doğuda terör, şehirlerde bombalar, fetö metö, toplumsal deliriş... Ulan Allah kahretsin, en doğu şehrimizin bir kaç yüz kilometre ötesinde cehennem yaşandı, yaşanıyor, yaşanacak. Kendi memleketimizin hükümeti yaşanan zulümün öyle ya da böyle aktörlerinden biri olmuş. Ben kaldıramadım bunu. Ezikliği içimde. Yaşadığım yerde, şu ülkenin gezip gördüğüm çehrelerinde, çöp toplayan, sert işler yapan, ezilen, hor görülen, gariban bir Afgan, Suriyeli, Iraklı, Pakistanlı gördüğümde eziliyorum, eziliyorum, eziliyorum. Sorumlu hissediyorum. Post emperyal melankoli? Ne alaka. 90'da, cumhuriyetin 67. yılında doğmuşum. Osmanlı'da ayan değilim, yeni cumhuriyetin bebesiyim. Emperyal melankoliyi hissedebileceğim zaman aralığında doğmamışım. Ha kognitif becerilerim yüksektir, yaşamadığım halde, okuduğumdan dinlediğimden öğrendiğimden imparatorluğun kaybındaki hüznü melankoliyi hissedebilecek bir insanımdır belki de. Yahu en az benim kadar, şu memleketi yöneten namussuz puştların bu derde düşüp, ''biz bıraktık oraları, kaybettik, boş bıraktık, sorumlusu biziz'' diyebilecek kadar tarih bilmesi gerekmiyor mu? Yangını söndürecek imkanları yoksa, en azından benzin dökmemeleri gerektiğini bilecek kadar idrakları yok mu? Yok. Sorumluyum, sorumlusun, sorumlu.
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.