Gönderi

400 syf.
6/10 puan verdi
·
13 saatte okudu
özet gibi inceleme
Türk dizisi olmak için yazılmış sanki. Olaylar ve karakterin davranışları tam da Türk dizisi kıvamındaydı. Herkes kitabın sonuna üzülmüş ancak benim için en tatmin edici kısım buydu. Tahmin edilemez son yorumlarıyla bambaşka bir son beklentisi oluşturmuştu bende. Sanırım çoğunluğun beklentisi kavuşmaları yönünde olduğu için bunun dışındaki tüm sonlara şaşıracaklardı. İnanmadığım karakterlerin aşkını da hissedemedim. Bu aşk benim de dudaklarımda kaldı kısacası. Kimdi bu karakterler? Hüseyin Kenan: Yetim, duygusal(?), hassas (?) Lamia: saf hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar saf. Hatta bu saflığı o kadar ileri düzey ki karakterin inandırıcılığını zedeliyor. Ha bir de güzelmiş. Güzel olduğuna inanıyoruz çünkü zaten romanda evli-bekar, yaşlı-genç (amcaları dışında) tüm erkek karakterler lamia’yı seviyor, aşık oluyor. Bize de eee herhalde kız çok güzel demek kalıyor. Cavidan: Hüseyin Kenan’ın eşi yine çok güzel ama güzel olması yazar onaylı. Aile dostları bir karakter dışında Cavidan’a ilgi duyan biri yok. Yan karakter olmasından kaynaklı olabilir. Güçlü bir karakter güçlü diyorum zaaflarını göstermiyor kimseye, hatta biz okuyucuya bile :) Enise-Şükrü çifti: lamia’nın İzmir’deki amcası ve yengesidir. Yan karakterler olsalar da yer yer gördüğümüz tepkileri ve davranışlarıyla tutarlı ve olması gerektiği gibiler. Rıza-Huriye çifti: lamia’nın Kütahya’daki amca ve yengesi. Diğer çifte nazaran daha sert üsluplu olsalar da lamia’ya eninde sonunda sevgi duyuyorlar. Bu sert üslupta da lamia’nın bu çifte geldiği koşullar etkili olduğu için çifti anlayabiliyoruz. Nimet: İzmir’de Hüseyin Kenan ile yaz aşkı yaşayan evli bir kadın. Daha sonra kocası sanırım ölüyor. Mahmure: Rıza Bey’in evli ancak başka erkeklerle münasebet kuran kızı. Kötü bir karakter bunu ise kocasının öğrendiği bir münasebetini lamia’nın üstüne yıkmasıyla emin oluyoruz. Başka hiçbir kötülüğünü görmediğimiz bu karakterin nasıl bu kadar kötü olduğunu anlamakta zorluk çektim. Belki de bazı kötüler böyledir. Rasih: Mahmure’nin eşidir. Lamia’ya aşık olur ya da aslında ondan faydalanmak ister. Hatta öyleki erkekle görüşenin eşi değil de Lamia olduğunu öğrendiğinde sakinleşeceği yerde büsbütün sinirlenir. Romanın içime sinmeyen kısmı da budur. Lamia’yı seviyor eşini sevmiyor bu yüzden kıskanıyor diye düşündüğümde iyi kötü namuslu namussuz herkes nasıl oluyor da lamia’yı seviyor herkesin lamia’yı sevmesi aşık olması romanın gerçekçiliğini ve inandırıcılığını yok ediyor. Romandaki diğer erkek karakterin sevgisinin samimiyeti yazar tarafından onaylı olduğundan bu adamın aşkını sorgulamayı uygun görüyorum. Diyelim ki onunkisi gerçek bir sevgi değil herkesle olan lamia’nın kendisiyle de birlikte olmasını istiyor. Bu durumda lamia’nın bu evdeki yeni sözde iffetsizliği onu sevindirmeli lamia’nın ahlaksızlığı konusunda güven vermeli ve kendisiyle de olacağı konusunda ümitlendirmeliydi. Ama aksine kızdırıyor. Bu kısım olmasaydı yahut karşılaştığı bir iki erkek olsun lamia’ya dostça yaklaşabilse ona karşı başka bir sevgi beslese anlayabilirdim belki de ... Dr. Vedat: Kemal Bey’in yeğeni. Lamia ve ile birlikte bir dedikoduya uğramışlardır. Şen şakrak romandaki tek sevdiğim karakterdi. Hayatını nedenlerini gel gitlerini ve aşkını okumak isterdim. Kemal Bey : Binbaşı, lamia’nın eşi. Makbule: Kemal Bey’in lamia’dan iki yaş küçük kızı. Lamia ile Kütahya treninde tanışırlar ve dost olurlar. Vedat’tan hoşlanmaktadır. Lamia ve vedat ile ilgili söylemeden geçemeyeceğim bir husus da dedikoduyu doğrularcasına romanın sonunda evlenmeleri. Lamia güya çok dikkatli hatta o kadar titiz ki herkes zaten onun bu düşünceli iyi hallerini sonradan keşfedip seviyorlar kendisini. Bu profilde biri nasıl olur da bir bu ayrıntıyı düşünemez aklım almıyor. Reddederken sunduğu gerekçe bile kalbini evlendiği kişiye veremeyecek olması. Kemal beyi hiç mi düşünmüyor ben vedat’la evlenirsem en başından beri onda gözüm olduğunu düşünür üzülür adamcağız demiyor hayret ediyorum. Romanın en büyük eksiği karakterlerin psikolojik alt yapısı zannediyorum. Belli bir bölümünü doğrudan karakterlerin ağzından mektuplar aracılığıyla okusak da bu eksiklik giderilemiyor. Hisleri ve düşünceleri iki kuru cümleden öteye gitmiyor. Belki benim okuma zevkim bu yönde evrilmese ya da romanı okuma zevkim daha oluşmadan önceki bir dönemde okumuş olsaydım beğenebilirdim. Bu haliyle dizisi yerine tercih etmiş oldum.
Dudaktan Kalbe
Dudaktan KalbeReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20186,7bin okunma
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.