Gönderi

hayıryanisenkimsin
Zeytin, dut, beyaz/siyah üzümdür benim doğduğum toprağın vazgeçilmezleri. Bahçemizdeki dut ağaçlarının yeri bambaşka. 4 tane bir-birinin kol-budağı boyunca dikilmiş. Ben en küçük, en genç olanı severim en çok, yani onunla aramızdakı şimdiyedek de öyle-böyle değil. O muazzamca, yüce, "kibirli", en büyük olan benle yaşıt. Şimdi alt tarafı bir ağaç diyeceksiniz ama öyle değil. Çocukluğumdan beri bana hep kabaca gelmiş bu ağaç; hep diğer cinslerinin "yemine, suyuna" kesilmiş. dedem hep onu çok suvarırdı, ben hırsımdan hortumu çekip benimkinin dibine götürür, geri döndüğümde bide yine çocuğun suyunu almış şekilde buluyordum şu paslı-puslu efendiyi. Dedemi çok sevdiyimden ona değil, ağaca kızardım. Neden bu kadar büyük, neden onun-bunun malını çalıyordu falan filan bilirsin işte) Ayrıca şuna paslı demem hiç de yaşından dolayı değil; meyvesi çok şireli, büyük, yumuşacık, rengi azacık sarıya kaçan, elips formalı ama lezzetsiz olur. İşte şu ağac tam ortada. Hemen yanındaki azacık ortaboylu, ama zayıf. Diğer biri de yanıbaşı diğer küçük ağaçlarla dolu olduğuna ona kimse pek yakın duramaz. Benim küçüğümse bembeyaz, kure ve dünyanın hiç bir yerinde bulamayacağım, tadı tamağımda son yüzyıla kadar sürecek bir enfislik yetiştirir. Dost-kardeş hep o büyük olana sempatide boğulurdu. Obürünü işte benim ağaç olarak tanımlardılar. Ben 14üme geldiğimde 4ü de çok kötüce hastalandıklarından dolayı dedem hepsini teker-teker kollarına ayaklarınadek makasladı. Tabi bana çok yazık oldu. Çok acı verici bi durumdu. Üstünden ne yıllar geçti, benim ağaçlar yine güneşli günler gördüler. Gayet iyileştiler. Ama benim için deyişen bir şey olmadı; onlar 14ümden beri artık ağac değildiler. Büyüyünce az kala meyvesini 4 gözle beklediğim bir şey değil, yaslanıp altına onca şey yaşadığım hatır-hurmet şahıs olmuştular. Ve onların o feci hâli bir saniye bile göz önümden gitmiyor. Özellikle küçüğüm. 3 yıl önce ona bir güvercin tadandı, gelip küçüğe sığındı, yolunu 4 gözle beklerim. Kuş beni o kadar iyi biliyor ki, anne-babam 21 yılda onun kadar tanıyamadılar bile diyebiliriz. Ben de onu çok sevdim, çok şeyler atlattık birlikte. Sonra her güzel şey gibi giderdi. Ben yine beklerdim. Kışları gelmez, anlaşılan soğukta daha sıçak gelen bir yeri var vefâsızın. Eğer sebep buysa o zaman yazları, baharları da gelmezdi diye çok düşündüğüm oldu ama benim için geldiğini biliyorum :) Sevgili kuşçuğazım... Terslikten, her adımımda beni şımartan annem bile gitti, o kadar yalnızım ki, tanıyamadım ben beni şu yaz, o kadar suskunum ki kendimi bir tek sana sakladım, duyup beni gelmedi. Yazın gelmedi kuşum. Bu kış mucizevi bir şekilde dönmüş. Anlaşılan benim durumu duymuş. Ama telafi etmedi. Çok küskünüm. Ama kuşa değil. Bana bunu yapan o kuşa da yaptı işte. O kadar küskünüm ki... Yıprandım ben. Sararıyorum ben. Birşeylere çabalamak isterim artık. Aç susuz kalıyor işte benim küçüğün gövdesinde. Bana yazık etmedin, bari ona acı derim şu insafsızcadan gelip giden hayata. Belki kuş bu sefer benim ona ihtiyacım var diye geldi, şimdi çağırıyodur bana gel diye. Onu bile umursamıyorum. Balkondan durup-durup soğuk gözlerle izliyorum zavallıyı. Yanına bile yaklaşmadım. Öyle bir küsecek ki... Sessizce gitmesini bekliyorum. "Merak etme, güvercinim, bunu yapan bir dönerse ikimizin de hesabını soracağım" - demek benim de içimden geliyor isterdim ama dönmeyeceğini gayet iyi biliyorum. Neden aklı almayacak bu kadar şeye sebep oldu diye. O yüzden git hadi, daha fazla acıtma sen de. Küçüğü özledim, göz yaşlarımı yaslayıp kurutacağım ağacı kuş gidince. Son bir nefeste uzak işığı ister gibi...
··1 alıntı·
29 görüntüleme
Raxana Suleyman okurunun profil resmi
Teşekkürler... O xalagildə çox olur, qara tut bir də xar tut, nənəgil həmişə deyər 'Qandı qan!!!'😅 qatil oyunu filan oynardıq uşaq vaxtı sayəsində)
Aida Asker okurunun profil resmi
Əfsanədi buu...♥️♥️♥️♥️♥️ Bu arada qara tut nəcəb yoxunuzdu?)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.