Gönderi

520 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Spoiler içerebilir!
"Ölüm acıtmıyordu. Canını yakan yaşamak, yaşamaya devam etmenin ıstırabı, bu korkunç, boğucu histi; hayatın ona vuracağı son darbeydi bu." Martin Eden 'in buruk ve bir o kadar gerçekçi hikayesini okurken bazen kendime rastladım satır aralarında. Peki beni bu kadar etkileyen kitabın konusu ne olaki? Kısacası Martin Eden'ın yazarlık hayali ile paralel olarak zengin olup burjuva ile aynı konuma gelme hayallerinin anlatıldığı, muazzam bir eser. Roman yarı -biyografik bir özelliğe sahip, bu kitapta Jack London 'un  bütünüyle olmasa bile hayatına rastlamak mümkün. Hatta Jack London, kitaptaki Martin Eden için şunları söylemiştir ; “Martin Eden için neden biraz üzülmeyeyim? Martin Eden bendim. Martin Eden bir bireyci idi, bense bir Sosyalist. İşte bu nedenden ben yaşamaya devam ediyorum ve işte bu nedenden Martin Eden öldü. ... Bu kitap bireyciliğe bir saldırıdır. Martin Eden, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varmayan aşırı bir bireycidir. Hayalleri kaybolduğunda, uğrunda yaşayacağı hiçbir şey kalmaz. “ -Jack London- Jack London 'un Beyaz Diş kitabından sonra okuduğum ikinci kitabı. Beyaz Diş kitabını değerli bir öğretmenim sayesinde okuyup içselleştirmiştim. Daha sonra filmini de izlemiştim ve çok beğenmiştim. Bu kitabı da en az Beyaz Diş kadar beğendiğimi belirtmek isterim ama iki kitap birbirinden çok farklı özellikle konu bağlamında . Martin Eden'in biraz daha ağır bir anlatımı var ama konu çok cezbedici benim açımdan. Kitapta Niestzche'in felsefesinden esintiler yüzümüze çarpıyordu. Esinti de değil düpedüz Nietzsche fırtınası vardı kitapta. Nietzsche'nin olduğu bir yerde karamsarlık vardır. Çünkü gerçekler acıdır, karadır. Bunu bilen birinin de karamsar olması yadırganamaz. Nietzsche 'ye katılmadığım çok konu olsa da,  haklı bulduğum konuların çokluğu da azımsanamaz. 'Yaşam' denilen şey bazen ne kadar da yorucu oluyor. Bir amaca bağlanmayan ruh ordan buraya savruluyor. Hayatın amacı nedir, neden yaşarız ki?! Benim buna verecek evrensel bir cevabım yok, nihilist değilim ama realistim. Bakın etrafınıza, Hayat ne kadar da adaletsiz ve tuhaf. Dünyanın bir yerlerinde birileri tıka basa doyarken, diğeri açlıktan ölüyor. Birilerinin parası haddinden çok varken, diğerinin hiç yok! Para, makam ve mevki denilen şeyler çok mu önemli, onlar olmadan insanın değeri yok mu? Modern dünyanın buna cevabı apaçık ortada. Parasına göre değerin biçildiği , parası bol olanın güçlü olduğu, saygı duyulduğu bir dünyadayız. Makam ve mevki çatışmasının çok güzel işlendiği "Bir Delinin Hatıra Defteri" kitabında buna şahit olmuştuk zaten. Kitaplardan da ziyade bu çatışmaya hayata bilinçli bir şekilde baktığımızda pek âlâ görebiliriz zaten.  Martin Eden,  zengin, burjuvazi kesimin gerçek yüzünü görecekti elbet. Gördü de... Ve tabi gerçekleştirecek başka hayali de kalmamıştı zaten. Martin, istediği konuma gelmişti.Belki delice bir aşk için yaptı bunu, Ruth için...Onu severken bile kendini seviyordu. Kendisi için seviyordu. Ruth'a olan aşkı da zamanla bitti. Zengindi, onlar gibi soyluydu ama  farkına varmıştı asıl hayatın, insanların iki yüzlülüğünün ve yapacağı tek bir şey kalıyordu. O da ona ıstırap veren bu yaşama son vermek...
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202392,3bin okunma
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.