Margosyan çok başarılı bir öykücü. Okuduğum bu ikinci kitabında da o sıcacık, samimi öyküleri ile hiç bilmediğim diyarlara götürdü beni. 1938-1953 yılları arası Diyarbakır’ını Hançepek’li çocuk Margosyan eşliğinde adım adım gezerken Halil İbrahim bereketli sofraları, yaz geceleri çatılara serilen “taht”ları, Papaz Arsen’i, Kure Mama’yı, Kejo’yu,