Gönderi

Devlet kavgası insanı ya ipe götürürdü ya da devlete! Anneleri onlara: "Sen yenilmezsin oğul" demişti. Onlar namludan çıkan kurşun gibi bir daha namluya geri dönmediler. Baş verecek, sır vermeyecek, yürekli, kafası çalışan, yeni düşüncelere açık ve vatanseverdiler. Ölümden korkanın zaten şerefi olmazdı. Dik başlı ve mağrurdular.. Vatan sanki derileri olmuş, vücutlarını sarmıştı. Yılgınlık ve çaresizlik kabul etmiyorlardı. İmparatorluğun bir yanından öbür yanına koşturmaktan yorgun yüzleri "Vatan" derken ışıl ışıl oluyordu. Ülke meseleleri konuşurken öfkelerinden camlar patlayacak gibi olurdu. --- Padişahım çok yaşa... "Artık çok yaşama!" şekline döküldü. Vatansever bir nesil, ateş çemberinin içinden ateşi ve ihaneti görerek geçti. Kimsenin aklına gelmeyen şeyleri söylediler. Gözü pektiler, korku kelimesini bıçakla kesip atmışlardı. İnsanlar tehlikenin üzerine tek başına giden adam görünce sinerler. Onlar da bunu yaptılar. Hasımları zoru gördü mü kaçan değil vuruşan bir nesille karşı karşıya olduklarını gördüler. Bu nesil geniş hayalleri olduğunu da onlara anlatmıştır. --- Tehditler ve tehlikeden korktun mu tehdit ve tehlike senin peşini bırakmaz. İkisini de cesaret ve akıl def eder. Savuşturma yetmez, dönüp üstüne gitmeyi de çok iyi bilmek lazımdır. Onlar bunu yaptılar. Şuna inanıyorlardı: "Anadolu bir kalptir. Buna hakim olamadıkları müddetçe rahat edemeyeceklerdir... Vaziyet budur" Sömürgeleşmek! Bu ne çaresizlik? Duruma efe ağazıyla cevap verenler de vardı: " Gittik ulan, yandık yanıyoruz. Yarıp çıkalım." Sanki hepsi masallardan çıkıp gelmişler, dünyaya sonu ilan ettiler: "Ya Selameti Vatan Ya Ölüm!..."
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.