Gönderi

Moiraine atından inerken Lan bakmadı bile. Küçük ateşten kalanların yanında diz çökmüş, uzun bir dalla külleri karıştırıyordu. Tuhaf bir biçimde, havada yanık saç kokusu asılıydı. “Benimle işinin bittiğini ummuştum,” dedi. “Henüz değil,” diye yanıt verdi Moiraine. “Geleceğini mi yakıyorsun? Afet’te ölürsen çok kişiyi üzersin, bana göre.” “Geçmişimi yakıyorum,” dedi adam, ayağa kalkarak. “Anıları yakıyorum. Bir ulusu. Altın Turna artık uçmayacak.” Küllerin üzerine toprak tekmeleyecek oldu, sonra duraksadı, eğildi ve avuç avuç ıslak toprak alıp, resmi bir tavırla ateşin üzerine serpmeye başladı. “Öldüğümde kimse benim için üzülmeyecek, çünkü üzülecek olanlar çoktan öldü. Dahası, herkes ölür.” “Ancak aptallar zamanından önce ölmeyi seçer. Muhafızım olmanı istiyorum, Lan Mandragoran.” Adam gözünü kırpmadan baktı ona, sonra başını iki yana salladı. “Meselenin bu olduğunu tahmin etmiş olmalıydım. Benim verecek bir savaşım var, Aes Sedai. Senin Beyaz Kule ağları örmene yardım etme isteğim ise, hiç yok. Bir başkasını bul.” “Ben de Gölge’ye karşı seninle aynı savaşı veriyorum. Merean Kara Ajah’tı.” Ona, Amyrlin Makamı’nın ve iki Kabuledilmiş’in tanıklığında, Gitara’nın neyi Kehanet ettiğini, Siuan ile birlikte ne sonuçlara vardıklarını, Tamra’nın arayıcılarının ölümlerini, her şeyi anlattı. Başka adam olsa, çoğu şeyi kendine saklardı, ama bir Muhafız ile Aes Sedaisi arasında pek az sır saklanırdı. Başka adam olsa, yumuşatarak anlatırdı, ama gizli düşmanların bu adamı korkuttuğunu sanmıyordu, o gizli düşmanlar Aes Sedai olsa bile. “Geçmişini yaktığını söyledin. Bırak geçmiş küllerde kalsın. Bu aynı savaş, Lan. En önemli çatışma, ama yine de aynı savaş. Ve bu savaşı kazanabiliriz.” Lan uzun uzun kuzeye, Afet’e bakarak durdu. Moiraine, adam reddederse ne yapacağını bilmiyordu. Ona, bağ kurduğu Muhafız dışında, kimseye anlatmaması gereken şeyler anlatmıştı. Lan aniden kılıcını çekerek döndü ve Moiraine bir anlığına, onun kendisine saldıracağını düşündü. Lan bunun yerine diz üstü çöktü. Yalın kılıcı ellerinde yatıyordu. “Annemin adına, sen ‘çek’ dediğinde çekecek, sen ‘kınına sok’ dediğinde kınına sokacağım. Annemin adına, sen ‘gel’ dediğinde gelecek, sen ‘git’ dediğinde gideceğim.” Kılıcı öptü ve başını kaldırıp beklenti içinde Moiraine’e baktı. Dizleri üzerinde olmasına rağmen, tahtına oturmuş bir kral onun yanında uysal kalırdı.
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.